26 Şubat 2008 Salı

orgazm mı, çiş mi?






















kadının g noktası bir zevk üretecidir. velakin çocukluğundan beri g noktasını (cinsel organını) içinde taşıyan kadın için bir çıkmazdır bu; çünkü idrar torbası dolunca karın duvarına doğru genişleyemediği için, g noktasına basınç uygulamaya başlar.

bu da (yani çiş tutmak) her kadına zevk verir. ne var ki kadın, hissettiği şeyin "cinsel bir zevk" olduğunu bilmez. kadın için o hissin adı "çiş gelmesi hissi"dir. yani biçok kadın sevişirken çişini tuttuğunu zannederken aslında orgazmını tutar

lafı şuraya getiricem; mesela misyonerdeyken elinizi/avuç içinizi kadının kasığına bastırıp g noktasını (penisinizle karın duvarı arasına) sıkıştırırsanız, orgazmı bilmeyen kadın "tuvalete gitmem lazım" diyerek sizi üstünden atabilir. delicesine zevk alıyordur, ama aldığı şeyin zevk olduğunu bilmiyor ve "adamın üstüne işeyeceğim sanırım" gibisinden kontrolünü kaybetme paranoyası yapıyordur.

doğrudur da, mesane boş değilse kadınlar ilk orgazmlarında (hatta mütekip çok şiddetli orgazmlarda da) kontrolü kaybettikleri o anlarda genellikle işerler.

o çiş hissine aldırmayınız/aldırtmayınız. biraz daha devam ederseniz, az ileride orgazm bekliyor kadını çünkü :)

vibratör... ama nasıl?

bi kere ortam uygun olmalı,

-mümkünse boş bir ev (orgazm olurken bağıracaksınız çünkü)
-sıcak bir oda (soyunursanız bedeninize daha rahat dokunursunuz)
-uygun filmler (soft porno-erotik, konulu filmler idealdir)
-hatta gevşemek için bir miktar alkol alabilirsiniz.
-vibratöre hijyen bakınından prezervatif takın ve mümkünse kayganlaştırıcı (yahut o işlevi görebilecek bir krem) sürün.
-seansa başlamadan önce tuvalete gidip idrar torbanızı boşaltın. orgazm anında "kaçırma" olabilir :)

"ne yapıyorum, böyle olmamalı" moduna girmeyin, evet efendim, daha önce defalarca seks yapmışsanız ve olmamışsa, aynen böyle olmalı artık.

utanmayın, etrafınıza sadece eşyalar var. kendinize sürekli yalnız ve güvende olduğunuzu telkin edin.

vibratörü kullanmak için -çok merak edip- sabırsızlanmayın. soyunun ve filmi açın, içkinize başlayın... iyi vakit geçirin yahu, terapi gibi bişey bu yaptığınız.

içinizde hareketlenmeler başlayınca öncelikle kendinize dokunun ve "vajinal uyarım"a bedeninizi hazırlayın. kendinizi uzun uzun okşayın.

uygun zamanı hissettiğinizde işleme başlayın :)

...

o kadar da ciddiye almayın yahu,
vibratörler eğlencelidir ;)

orgazm problemini neden vibratörle aşmalı?

Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.

p noktası uyarımı erkeği gay yapar mı?

önceki konuda biraz belirtmiştim fakat maillerden anladığım kadarıyla bu konudaki merakı biraz daha detaylı gidermekte fayda olacak.

toplumun genel tavrıdır evet. "erkek adam g.tünü elletmez" gibi algılanır toplumda. "g.tünü" elleten olsa sa gay'dir, ibnedir... öyle algılanır gerçekten bizim halkımız arasında..


ben de diyorum ki; alakası yok. gay'lik sadece penetrasyona indirgenebilecek bir hadise değildir; gaylik bir hissediştir, bir tercihtir, hemcinsten hoşlanma ve onları arzulama durumudur. evet bu durum, gayler arasında penetrasyon yaşanan cinsel eylemlerle taçlandırılabilir. ama gayler oral seks de yaparlar? oral sekse de mi gay işi diyeceğiz şimdi sizin baktığınız düz mahtıkla? gayler tarafından yoğun bir şekilde kullanılıyor olması, bunun bir gay sevişme tekniği olduğu anlamına gelmez.


öte yandan, neden bir önceki yazıda "cinsel olgunluğa tam erişmemiş çiftler sakın denemesin" dedim? onu da açıklayayım...
"g.te girenden zevk alırsan ipne olursun" gibi bir sanrıyı taşıyacak kadar cinsel rolü oturmamış ve bu konuda zaman zaman -kendi bile farketmeden- özgüven problemi yaşayabilen bir erkeğin, bu olay karşısında çok kafası karışabilir. çünkü eşiyle yaşadıkları şey -her ne kadar 4 duvar arasında yaşandıysa da- sonuçta TABU'dur... toplumun kınadığı, ayıpladığı, ötekileştirdiği bir cinsel eylemdir.


böyle bişeyin iç karıştırmaması, sonradan hazımsızlık yapmaması, psikolojik anlamda zarar vermemesi için olmazsa olmaz şey; sevgi dolu ve ne yaptığını bilen bir kadın, "erkek"liğini kendine çok derinden ispatlamış (eşiyle beraber cinsel bir olgunluğa erişmiş) bir adam, ve tüm toplum yalan yanlış koşullandırmalarından arınmış bir zihindir.


...


ha "cinsel olgunluğa erişmemiş" bir erkek yaparsa gay mi olur?


hayır, ben buna ihitmal vermiyorum; bence daha çok psikolojik açıdan rahatsızlık ve suçluluk hisseder sonrasında. hatta bu rahatsızlık, suçluluk ve pişmanlık öyle bir boyuta varabilir ki, içten içe "ibne değilim ben"i ispatlamak için abartılı bir erkeklik gösterisi moduna girebilir. p noktası uyarımından zevk almıştır ama toplum tarafından kirletilmiş üst beyninde "ibne"lik paranoyasını atamaz.


bunu nötralize etmek için eşine karşı da gereksiz bir erkeklik gösterisi tavrı geliştirebilir. bu da şüphesiz ki ilişkiyi mahvedecektir.


...


aslında tehlikeli olan erkeğin dişil, kadının eril sürece girmesi değildir. tehlikeli olan; insan bilincinin bunları aksiyle nötralize etmeye çalışmasıdır...


çünkü bedenlerimiz zaten içine girdikleri yalan yanlış süreçleri aşabilecek ve kendi normaline dönebilecek donanımdadır, fakat toplumsal şartlanmışlıkların baskısıyla, farkında olmadan girilen bir nötralizasyon çabası işleri tamamen karmaşık hale getirebilir. doğal olmayan ve tehlikeli olan süreç bence budur



...

"erkekte tercih kayması yapmaz" diyorum, ama "kişilik değişikliği yapmaz" demiyorum dikkatinizi çektiyse...

sağlıklı ve mutlu bir ilişki içerisinde, doyurucu ve renkli bir seks hayatı dahilinde yaşanabilen p noktası orgazmı, esasen bir erkekte çok nefis kişilik değişikliklerine sebep olur :)

nedir bunlar?
bir kere bebeklikten itibaren tabulaştırılmış ve "kavgalı" olduğu anüs bölgesiyle büyük bir barışma sağlayan erkek için, kuyruk sokumundaki kavga biter.
bir erkeği müthiş özgüvenli, kendiyle barışık, müthiş güçlü ve mutlu kılan bir hadisedir bu...
"kadınsı" yapmaz ama mesela fevkalade babacan yapabilir bir adamı,
sabırlı, olgun, huzurlu, anlayışlı, ağırbaşlı gibi kişilik özellikleri kazandırabilir.
neden?

çünkü kuyruk sokumundaki kavga, devamlı olarak güç ve iktidar ispatlaması için salakça eylemlere iter biçok erkeği. kanı deli (delikanlı) olunur,
saldırgan ve kavgacı olunabilir, herşeyi onur gurur meselesi haline getirmek doğaldır bu süreçte. filan fewşmekan...

...

tıpkı bebekliğinden beri kendi vajinasına (korumak adına) yabancılaştırılan ve vajinası tabulaştırılp "yasak bölge" belletilen kızlar gibi, erkeklerin de anüs bölgesi kendileri için yasak, tabu, kirli ve tehlikeli bölgedir.

şimdi lütfen kendinize sorun;
bedeninin herhangi bir noktasına/bölgesine karşı kin ve iğrenme dolu bir korku taşıyan birinin, ruhsal olarak kendiyle barışık, kendinden memnun ve huzurlu biri olması beklenebilir mi?

düşünsenize saçmalığı; elinizden tiksindiğinizi düşünün,
ayağınızdan nefret ettiğinizi,
göbek deliğinizin size, korkuyla karışık bir iğrenme hissettirdiğini...

ne kadar saçma değil mi?

halbuki batılı erkekler yüzlerce yıldır kendi anüslerine karşı böyle bir hissiyat içindeler farkında bile olmadan...
belki de gizli eşcinsellik ondan bu kadar yaygındır bizimki gibi toplumlarda?
yasaklar her zaman caziptir çünkü...

...

kadınlarımız nasıl farkında bile olmadan vajinalarıyla kavgalılarsa, erkeklerimizin de çok ama çok büyük kısmının kuyruk sokumunda kavga var.
kadınlarımız nasıl vajinalarıyla ilgili "zihinsel" ketleri aşamıyor ve bu yüzden orgazmı tadamıyorlarsa,
erkekler de büyük oranda kuyruk sokumundaki kavgayı farkedip aşamıyor ve bu yüzden saçma sapan bir maçoluk, horozlanma, devamlı bir güç gösterisi modundan çıkamıyor.

şiddet bu toplumu toptan yiyor bu durumda...

...

kuyruk sokumundaki kavgayı bitirmenin tek yolu p noktası uyarımı mı?

hayır, tabii ki değil. bunun yollarından biridir erkeğin (tek başına da olsa) bu zevki tatması ve bunu aşması.

hayatınızda bir kadın varsa, ve "kadın" kıldığınız bir kadınsa, bir süre sonunda onun varlığı bile yetecektir sizin bununla barışmanıza.

kadın varlığı (gerçek bir kadın) doğası gereği şifacıdır ve onarıcır çünkü.

25 Şubat 2008 Pazartesi

erkeklerin g noktası: perineum

(resimlerin üstlerine tıklayarak detaylı hallerini inceleyebilirsiniz)

akupunktur da CV1,
Free Image Hosting at www.ImageShack.us

tao'da hui-yin


Free Image Hosting at www.ImageShack.us

batı tıbbında perineum

Free Image Hosting at www.ImageShack.us

ve bunun yanında, halk arasında "g.t ile ta..ak arasındaki mükemmel boşluk" :) olarak bilinen p noktasından bahsedelim biraz. (1 numaralı nokta)

Free Image Hosting at www.ImageShack.us

bu bölge, görüldüğü gibi prostat bezidir esasen. seks ve orgazm esrasındaki uyarımında bir erkeğe, standart seksin yaşamayacağı kadar bambaşka bir orgazm çeşidi vaadetmektedir.

kadındaki "g noktası"nın erkek versiyonudur. tıpkı kadında "uyandırılmadığı" sürece zevk vermeyen ve bir işe yaramayan g noktası gibi; p noktası da doğru bir müdaleyle uyarılmazsa, sekse herhangi bir katkı sağlamaz.

tıpkı daha önce orgazm olmamış kadınların, gerçek (vajinal) bir orgazmı yaşayabilmesinin bir takım faktörlere bağlı oluşu (erkeğe mutlak bir güven, zihnen ikna olmuşluk, duygusal çekim vs) gibi,


erkekte de normalde "uykuda" olan bu noktanın ilk keşfi, benzer faktörlere bağımlıdır.

yani bir erkeğin p noktasını uyandırmak için, aranızda koşulsuz bir güven ortamı oluşmalı, sekste "ayıp" olmayacağını fiziksel iletişiminizle çok net biçimde içselleştirmiş ve cinsel olgunluk'a erişmiş bir çift olmalısınız.

uyarım için çeşitli şiddette etki yaracak yöntemler var. bunlar sadece "dışarıdan" okşamalar şeklinden tutun da, anüs içinden parmakla uyarıma, hatta vibrasyon özellikli seks oyuncaklarına kadar birçok farklı şekilde olabilir.

yalnız önemli nokta şu ki; doğduğundan beri "ipne"lik paranoyasıyla büyüyen (tıpkı kızlarımızdaki "kötü kız"lık paranoyası gibi) bir erkek nesli için kolay olmayabilir böyle bir fikre alışma evresi.

sevgiyle yaklaşmak, çok yumuşak ve sevecen davranmak gereklidir.


ilk etapta "sevgilim bak böyle bişey var" diye lafa ortasından girmeseniz iyi olur yani :)


sevişirken -dışarıdan- ufak dokunuşlarla başlayın (üstteki fotoğrafta 1 numaralı alanda gördüğünüz bölgeyi dışarıdan okşamaktan bahsediyorum)


bikaç püf noktayı atlamamakta fayda var,

*dairesel hareketler yapın

*kesinlikle çok yavaş olun, çok hassas bir bölgedir, kendinizi kaptırıp biraz sertleşirseniz can yakabilir. bu da konsantrasyon dağıtır tabii.

*hemen sekse başlar başlamaz girişmeyin. bilhakis; ilk zamanlar partneriniz boşalmaya çok yaklaştığı anlarda başlayın. giderek öne çekin zamanı

*kesinlikle sert bir tenle yapmayın, adamın zımparalıyormuş gibi olmayın :)
kayganlaştırıcı veya o işlevi görebilecek kremler sürün parmaklarınıza (ve evet elleriniz de buz gibi olmasın)


ilerleyen aşamalarda şayet partneriniz de alışmış ve size bu kadar özel bir deneyimi "birlikte" yaşayacak kadar güvenmiş olursa, ufak ufak penetrasyon turlarına da başlayabilirsiniz.

parmak uyarımı güzel ve doyurucu bir yöntemdir başlangıç için.



tıpkı kadınların g noktası gibi uyarılabilir. bunun en genel ve garanti yolu, erkeğin yatarak bacaklarını açması ve penetrasyon işleminin parmakla gerçekşmesidir. (hijyenik açıdan ameliyat eldiveni takmanız sizin için iyi olur)

(avuç içiniz yukarı bakacak şekilde parmağınızı birkaç santim sokup "gel gel" yapar gibi hareket ettirmelisiniz. bunun yanında uyarılma fazından sonra dairesel hareketler de etkili olabilir)


ilerleyen aşamalarda arzu ederseniz vibrasyonlu seks oyuncaklarına da geçilebilir tabii...


...


aslında erkeklerin tümü bundan habersiz değildir. bazıları (o yukarıda bahsettiğim "ipnelik paranoyası" sebebiyle) bunu keşfetmiştir ve çok derin bir suçluluk psikolojisi içerisinde kendi kendine yaşar. ölümcül bir günah gibi gizlenir, çünkü kendi kendini bile "ibne" olarak algılamasına sebep olur birçok erkeğin.


nasıl yapılır?

mesela mastürbasyon esnasında boşta kalan elinin kendi parmağını kullanarak yaparlar... aslında birçok çeşit olabilir...


bu, son derece doğal ve normal bir seks eylemidir. bunu keşfetmiş ve yaşayan bir erkeğin (kendi cinsinden duygusal olarak hoşlanmıyorsa) eşcinsellik gibi bir eğilimi yoktur.

anal uyarım, insan vücudundaki çok sayıdaki erojen bölgelerden sadece birini kapsar.

ve tekrar ediyorum; günah değildir, ayıp değildir, yanlış değildir, zararlı değildir.

bunu yaşayan erkekler, "standart" bir sekse nazaran çok daha "dişil" bir orgazm tecrube ederler.

bu bir erkeği kadınsılaştırmaz mı?

hayır, aksine "ipnelik paranoyası" yüzünden bişeyleri yaşayamamış, yahut keşfetmiş ama suçluluk duygusu içinde, kendine bile itiraf etmeden yaşamış erkeklerin "kuyruk sokumundaki kavga"yı bitiren bişeydir bu.

bir erkeği çok daha zevk dolu, çok daha özgüvenli, çok daha sakin ve olgun, çok daha "erkek" yapar...

ha tabii bu bahsettiğim şeyler, partneriyle özgür ve mutlu biçimde bu hadiseyi yaşayabilen erkeklere ait özelliklerdir.

yoksa (keşfetmesine rağmen) bu hadiseyi bastırmaya çalışan, yoksaymaya çalışan, bunun bünyesinde ortaya çıkardığı karmaşayı, "maçoluk" tavrını abartarak nötralize etmeye çalışan adamlarda tam tersi işler süreç...

onlar için yasak elma olan bu hadise dayanılmaz bir suçluluk, aşağılık hissi ve abartılı bir yaşam tarzı olarak sirayet eder hayata...

"eril enerjinin doğru kullanılmadığında ortaya çıkarabileceği yıkıcılık", genelde bu tip bir sürecin sonunda gözler önüne serilir zaten...




**ayrıntılar için google'dan "male perineum point", "sacret spot massage" "prostate massage" "perineum massage" filan gibi aratıp taratabilirsiniz.

***bir de kişisel tavsiyem; çok önemli nokta şu ki,
eğer bir kadın olarak partnerinizle birlikteyken gerçek (vajinal) bir orgazm yaşamıyorsanız bu işe hiç girişmeyin.
çok teferruatlı bir konu ama neden olduğunu şöyle özetleyeyim;
enerjisel anlamda tam bir "dişi" sıfatı kazanmayan (orgazmı tanımayan) kadınlarda, eril enerji çok ön plandadır. siz farkında olmasanız da, çok içerden sizi domine eden, yıkıcı ve hırpalayıcı bir kaynakla beslenir varoluşunuz.

görünürde ne kadar yumuşak huylu, sevecen filan olursanız olun, orgazm olmuyorsanız o eril enerji etkisinden çıkamaz ve böyle bir (p noktası uyarımı) hadise sonrasındaki müteakip günlerde nedenini kendinizin de anlamayacağı bir aksileşme, huzursuzluk vs... sürecine girersiniz.
aynı şekilde eşiniz de sizin bu "domine" iç enerjinizden dolayı yalan yalnış bi şekilde "dişil" sürece girer. çok tehlikeli abir ayrımdır bu.

eşinizi mutlu etmek istiyorsanız bile, önce kendi mutluluğunuzu sağlamalısınız. aksi halde zaten aslında çok lezzetli bir yemeğin içine zehir karıştırmış oluyorsunuz. hiçbir işe yaramaz.
yarar sağlamadığı gibi bi de üstüne yıkıcı etki yaratır bu...

ilişkinizin tüm dengeleri bozulabilir böyle bir durumda.

önce kadınlığınızı yaşayın, sonra onun erkekliğini pekiştirirsiniz bu tip şeylerle.
ama önce kadın gelir her zaman.

vajinismus?

Türkiye'deki her 10 kadından biri evli ve bakire!
Çünkü kadınlar eşleriyle seks yapmaktan korkuyor. İstese de, sevse de cinselliği yaşayamıyor. Vajinismus adı verilen bu durum aylarca hatta yıllarca sürebiliyor. Bazı evliliklerde seks hiç yaşanmıyor...

tedavi edilmesi gereken çok ciddi bir hastalık bu. insanın yaşam kalitesinin yerlerde sürünmesine sebep olur etkileri bakımından...

bu siteyi daha çok "seks yapan ama seksten gerçek bir zevk alamayan" insanlara yol göstermek için oluşturduğum düşünülürse, biraz konu dışı burası için.
ama yine de bilgi olarak Cinsel Terapist ve Evlilik Terapisti, aynı zamanda Cinsel Tıp Enstitüsü Genel Başkanı olan Dr. Cem Keçe ile yapılmış bir röpörtajı aşağıya ekliyorum;

"Vajinismus nedir?
Vajinismus tıpkı deprem gibidir. Kişi umutsuz olduğuna yürekten inanır, 'Ya canım acırsa' diye cinsellikten korkar ve vajina kasları öyle bir kasılır ki, asla ilişkiye giremez. Bu, en önemli cinsel fobilerden biridir. Vajinismusun en temel belirtisi o an geldiğinde kişinin panik atak benzeri bir durum yaşamasıdır. Yani kişi eşini iter, kasılır, endişe, korku ve kaygı duyar. O kadar açık bir kaygı duyar ki, bilinci açık olsa bile kontrolünü yitirir. Bundan utanır, suçluluk duyar, kendinden nefret eder, hayal kırıklığına uğrar. Zamanla cinsel isteksizlik ve çocuk sahibi olamama kaygıları buna eklenir. Bu, kadın için de erkek için de zor bir durumdur. Bazı evlilikler buna sadece 5-10 yıl dayanır. Ancak bu korkular 30 yıl bile devam edebilir.

Tedavi edildikten sonra vajinismus tekrarlar mı?
Vajinismusun tipleri vardır. Genelde ilk gece ortaya çıkar ve doğru tedaviden sonra geçer. Bazen cinsel hayatı olan kişilerde birden ortaya çıkar. Doğum yırtıkları, düşükler, kürtaj, kötü ve sert yapılan bir cinsel muayene bile buna neden olabilir. Bu kadınlar fiziksel problemler ortadan kalksa bile cinsel birleşme yaşayamaz. Daha önce tedavi olmuş kişilerde bu hastalık tekrarlayabilir.

Kolay tedavi edilebilir mi?
Geçmişte yaşanan bir cinsel travma yoksa ya da muayene edilebiliyorsa, bu 'basit vajinismus'tur. Nispeten tedavisi kolaydır. Bazılarında geçmişte yaşanmış cinsel bir travma öyküsü vardır ve derinlerde bastırılmıştır. Bu, 'ağır vajinismus'tur. Tedavisi zor ama mümkündür. Bazı kadınlar ise partneri ile olan diğer problemleri nedeniyle istemli olarak ağrı, yanma, acı ve kanama olacağından korkarak cinsel birleşme sırasında kendilerini kasarlar ve cinsel ilişkiye izin vermezler. Buna da 'durumsal vajinismus' denir.

Vajinismus, anne-baba olmaya engel teşkil eder mi?
Hayır, vajinismus yalnızca sağlıklı ve mutlu bir cinsel birleşmeye engeldir. Normale göre gebelik şansının az olmasına rağmen, vajenden kayan spermler nedeniyle gebelik oluşabilir. Son yıllarda tüp bebek yöntemiyle anne-baba olan birçok çift var. Sorunlarını çözmek yerine aşılama yöntemi ile anne-baba oluyorlar. Halbuki bu durumda tüp bebek ve aşılama gibi yöntemler sadece zaman ve para kaybıdır. Normal doğumdan sonra bu sorundan kurtulacaklarını düşünenler yanılırlar. Bazı jinekologlar bile doğum sırasında bu konunun kendiliğinden çözülebileceğini düşünür. Ama sorun devam eder. Zaten bu çiftler genellikle sezaryeni tercih ederler.

Eşi vajinismus olan erkekler ne yapıyor? Bu önemli bir boşanma sebebi mi?
Sanılanın aksine vajinismusun yol açtığı boşanma oranları düşüktür. Çünkü cinsel korkular çifti birbirine yakınlaştırır. Devamlı reddedilme ve tatminkar olmayan bir ilişki nedeniyle erkekler pasifize olur. Vajinismuslu kadınlar eğer görücü usulüyle evlendirilmemişlerse, eş veya sevgililerini otoriter ve baskıcı babalarının aksi özellikteki erkeklerden seçerler. Evlilik öncesi başka kadınlarla yaşadıkları cinsel deneyimleri sınırlı olan eşleri, çoğunlukla aşırı nazik, pasif, girişken olmayan ve edilgin erkeklerdir. Tencere ve kapak misali karı-koca birbirlerini kırmaktan aşırı derecede korkar. Vajinismuslu kadınlar nasıl birer 'iyi kız' ise, eşleri de aynı şekilde 'iyi çocuk'lardır.

Vajinismusu olan bir kadına kocasının cinsel ilişki için ısrar etmesi normal midir?
Eğer erkek kadının korkusunu anlamaya çalışıp ona destek olmak yerine, bir an önce cinsel ilişkiyi gerçekleştirip hem kendisine, hem eşine, hem de ailesine erkekliğini ispatlama gayreti içinde hareket ederse sorun daha da büyür. Maalesef genellikle süreç bu şekilde işler. İlk geceden sonra aile büyüklerine hesap veren çiftler, sorunun büyümesine neden olur. Vajinismuslu kadınların eşleri istenmedikleri, reddedildikleri, yeteri kadar sevilmedikleri korkusuna kapılabilirler. Ne yapacaklarını bilemezler, ki bu çok normaldir. Hayatlarının cinsel ilişkiye girmeden geçeceğini düşünerek, bu sorundan kurtulmak için kendilerini tamamen işlerine adamayı denerler.

çeşitleri neler?
4 ayrı karakterde vajinismuslu kadın tipi bulunmaktadır:

UYUYAN GÜZEL: Kocalarıyla kardeş gibi yaşayan, çocuksu kadınlardır. Ailelerine bağımlıdırlar. Her zaman öğrenci konumunda kalırlar.

SAVAŞÇI: Cinselliği karşı cinsler arasındaki bir mücadele gibi görürler. Kadınlığın zayıflık ve pasiflik olarak algılanışı, onlara dayanılmaz bir acı verir.

KRALİÇE ARI: Cinselliği reddederler. Erkeği yalnız soyun devamı için isterler. Onlar için cinsellik aşağılayıcıdır.

İYİ KIZ OLMA SENDROMU: İlk kez 1976 yılında G.C. Moulton tarafından okullarında başarılı ve ebeveynleriyle çatışması olmayan kadınlar için kullanılan bu tanım, vajinismusa yol açabiliyor. Cinsel terapi için başvuranların çoğu genç kızlıklarında 'iyi kız' olduklarını söylüyor

Vajinismuslu kadının genel özellikleri nelerdir?
* Her zaman, her şeyin en kötüsünü düşünürler.
* Kurallara uyarlar.
* Öfkeyi ifadede zorluk çekerler veya kızgınlıklarını dışa vuramazlar.
* Aileye bağımlıdırlar.
* 'İyi kız' olmaya çalışırlar.
* Mutlaka kabul gereksinimi duyarlar.
* İğne ve dişçi, gibi özel korkuları vardır.
* Çocukluk çağından kalma korkuları vardır.
* Çocuksu kişilikleri vardır.
* Duygusal ve fiziksel olarak açık olmanın tehdit edici ve güvenilmez olduğunu düşünürler.
* Cinsel ilişkiye karşı korku reaksiyonları vardır.
* Erkekleri saldırgan olarak tarif edebilirler.
* Kontrolsüz davranışlarda bulunurlar.
* Bedenlerinden asla hoşnut olmazlar.
* Yatak ıslatma ve uykusuzluk gibi çocuksu semptomları bulunmaktadır.
* Sık sık hastalanırlar.
* Olumsuz dini şartlandırmaları olabilir.
* Anoreksiya ya da bulimia onlarda sık görülür.
* Yetişkinliği ve evliliği kabul etmekte güçlük çekerler.

23 Şubat 2008 Cumartesi

male multiple orgasm

"multiple orgasm" hadisesi, tek ve oldurucu siddette degil, arka arkaya ve surekli bir orgazmi ifade eden kavramdir.

bu, kadinlarda standart donanimdir. kadinlar "kadinlik" hadisesinde ust asamalara ciktikca (duzenli ilskilerde kacinilmaz bir surectir) kendiliginden gelisebilir.

erkeklerde de duzenli calismayla saglanabilen biseydir.
altta bununla ilgili -pratik fikirler iceren- bir alinti inceleyebilirsiniz,

"bu hafta iki kere başarabildiğim eylem (seviştim diye değil, masturbasyon esnasında) galiba sonunda öğrendiğim anlamına geliyor. ancak yapılabilinmesi için iki şeyin oldukça iyi anlaşılması gerekiyor:

1) orgazm ile boşalma aynı şey olmak zorunda değildir. sadece insanlar kendilerinden orgazmla boşalmayı (haklı nedenlerle) birbirleriyle eş tuttukları için her orgazmın boşalma ile biteceği yanılgısı içerisindedirler.

2) önemli olan hazzı geciktirmek değil hazzın devamlılığıdır. sevişirken borsayı, fener-cimbom maçını falan düşünmemeniz gerek. önemli olan boşalma anındaki zevk değil boşalmaya giden yoldaki zevktir (bunu kendiniz kafanıza kazımaya çalışın, genellikle okuduğum taocu kitaplarda bunun öğrenilmesi için kendinizi parmaklamanız tavsiye ediliyor (!)

3) bunu yapabilmek zaman alıyor. bayağı zaman. aylar falan gibi.şimdi adım adım açıklarsak:

a) (bkz: kegel egzersizi) baktınız mı? güzel. bu hareket aslında boşalmanın hemen başlamasını sağlar, eğer yatakta denerseniz. ancak bu egzersizin amacı zaten bunu farketmenizdir ve bu kası istemli olarak güçlendirmenizdir. ve evet, bu biraz erken boşalmaya yol açabilir. bu kası pipinizi belirgin olarak içeri çekebilmeye başlayana kadar çalıştırın (birkaç ay düzenli olarak).

b) şimdi, bu kasın ne zaman kasıldığına dikkat etmeniz lazım. gidin ve boşalana kadar çekin. boşalma anında dikkat ederseniz kegel egzersizi ile çalıştırdığınız kasın oldukça şiddetli kasıldığını hissedeceksiniz.

c) taocu kitaplarda enerjinin yukarıya iletilmesi falan gibi şeylerden bahsedilir. bilinmeyen şey ise boşalmayı kontrol eden kasın kasılmasını engellemeye çalışmak orgazm anında tamamen aynı hissi verir: önce bacakların ve ayakların kontrolden çıkması hissi ve sonra belden kafaya kadar yükselen bir gevşeme, zevk. artık yapmanız gereken tek şey kafanızın içinde önemli olanın zevk olduğunu tekrarlamak ve o kasın kasılmasını zihninizle engellemeye çalışmaktır. hemen başarılı olacağınızı sanmayın.

d) eğer orgazmın birden biraz daha zayıf bir şekilde devam ettiğini ve boşalma sürecinin durduğunu hissediyorsanız başarmışsınız demektir.ne olursa olsun acele etmemek de önemlidir. bütün bunları aklınızda tuttuğunuz sürece biraz da çalışmayla, siz de yeni zevklere yelken açabilirsiniz"

kaynak:
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=male+multiple+orgasm%2F%40metthew

erkek boşalması? orgazmı? yahut her ikisi?

erkekteki bosalma ve orgazm ile ilgili faaliyetlere iliskin beyin bolgeleri, lokasyon olarak cok yakin yerlerdeler fakat nihayetinde ayrilar.

bu da demek oluyor ki; evet, bilimsel olarak da gercektir kk; erkekte bosalma ve orgazm surecleri ayri yasanabilir.

bunun icin tantrayla ilgilenmek ve taocu egzersizler yapmak gerekli. ve tabii ki bu egzersizler sadece fiziksel olmamali; bir kisim spirituel gelisimle de taclandirilmalidir.
eger erkekteki ereksiyon kontrol altina alinip, bosalma-orgazm ayrimi saglanirsa, ciftlerin onunde cok farkli bir deneyimin kapilari acilacaktir;

buna vadi orgazmi deniyor. erkegin ve kadinin derin bir kucaklasma halinde tek vucut olmasi ve pek de hareket etmeden saatler surecek bir birlesme yasamasina yariyor bu... sonucta (daha dogrusu "surecte" :) vadi orgazmi olusuyor. aslinda bu bahsedilen tam anlamiyla tantrik bir sevisme...
vadi orgazmi konusu enteresan hakkaten.. yani mesela birlesme boyunca 10-15er dakikalik (veyaz daha sik) araliklarla yasanan orgazm serilerinden bahsedilebiliyor. erkek bosalmiyor, kadin bosaliyor orgazmlar esnasinda.

mukemmel bir rahatlama, buyuk bir icsel ve dissal barisiklik, kendinle ve evrenle muthis bir karisma hissi yasaniyor... ayrica tam bir spirituel gelisim icin olmazsa olmazlarin basinda gelen bir tecrube bence bu...

ilgilenenler icin basucu kitabi: kadınlar için taocu sevisme sirlari
erkekler icin taocu sevisme sirlari
("mikrokozmik yorunge meditasyonu"yla da desteklenebilir)

ve son olarak "tantra ve otesi" adiyle turkceye cevrilmis; batili bir ciftin tantrik sevismeye gecis sureclerini son derece basit, eglenceli ve yol gosterici sekilde anlattiklari kitap. (taocu sevisme filan, mantak chia gibi uzakdogulular tarafindan yazildigi icin, ilk okumalarda ortaya cikabilecek "yok artik? bunu da mi yapicaz?" hissiyatiyla ilgili bir yumusak gecis vaadediyor tantra ve otesi gibi kitaplar. batililar tarafindan yazilmis, ani tadinda eglencelik kismi on planda yazimlar oldugu icin)

kadınlar, erkekler, seks ve diğer şeylere dair...

bazi insanlarin kumaşı hakkaten guzel, hamuru mu dersiniz? neyse o iste...
bence gercek manada "ask cocuklari"nda rastlanan bisey bu... dusunsenize;

siradan bir sekste (ozellikle kadinin ancak bir agac kavugu kadar zevk aldigi cimalarda) vucutta salgilanmasi gereken bir suru hormon (basta endorfin ve ostrojen) neredeyse hic salgilanmaz... oysa ki gercekten asik; istek ve zevkle seks yapabilen bir kadinda (ki normali budur) deli gibi endorfin (mutluluk hormonu) ve ostojen (kadinlik hormonu) salgilanir.
kadin, hem cinsi munasebet esnasinda, hem de gunluk hayatta cok daha mutlu, kendiyle barisik, ruhi bunalimlardan ve melankoliden uzak olur boylece... yani "kadin gibi kadin" olur...
ancak boyle bir kadin annelige hazirdir. bunun da cok mantikli bir sebebi var; dusunsenize; (onunuze bir matematik-antropoji sorusu koyacagim simdi)

seksten ve dollenmeden sonra 9 aylik korkunc zor bir hamilelik sureci...
bunun ustune dogum sonrasi 3-6 ay logusa bunalimi koyun...
ustune bir de 2 sene emzirme ve (cocugu birine emanet edebilecek kadar) buyutme suresi...
bu anatomik ve psikolojik olarak cok zor olan surecler icin doga ve evrim sureci nasil bir sistem olusturmali sizce? yani bu kosullar altinda hangi manyak disi kendini ve bedenini "feda" eder durup dururken?

anladiniz mi simdi kadinin neden seksoloji acisindan erkekten cok daha ustun ve cok daha sansli oldugunu? doganın kadin nesline "dogurtabilmek", bu zor sureclere onu hazirlamak ve ikna edebilmek icin verdigi bir nevi rusvettir aslinda kadin cinselliginin nimetleri.

ayni zamanda yukarida saydigim ve sayamadigim tum hormonlar, bu zor sureclerde ihtiyac duyacagi gucu saglar kadina (burasi cok onemli; gercek "kadinlik gucu" denen sey budur iste. son derece dogal bir hadisedir)
bir kadini mizac olarak sabirli, sevecen, sakin, duyarli, nazik ve dusunceli yapan en onemli sey, esasen buyuk oranda salgiladigi hormonlardir. duzgun, doyurucu ve duzenli bir seks hayati yasayan hemen hemen tum kadinlar, evvelki mizaclari ne olursa olsun, yavas yavas bu sekle burunurler...

annelige hazir hale gelirler yani...

nedir kadina doganin bunun icin cinsellikle ilgili gectigi kiyaklar mesela?
female multiple orgasm bile tek basina yeter! erkekler her sevismede sadece bikac saniyelik tek bir orgazm yasarlar ve sonra ikincisi icin tekrar toparlanma usresi, ereksiyon suresi ve faaliyet sarttir. cok zahmetli bir surec...

kadinlarin orgazm suresi 10-20 saniyelerin ustune cikar, arka arkaya defalarca orgazm olabilirler, bunu yasamak icin cok da fazla efor sarfetmeleri de gerekmez...

seks sonrasi da farkli; erkekler orgazm sonrasi refrakter periyoda girerler. bir nevi "dip"tir bu. bi 10-20 dakka filan bombos, bitik halde kalirlar. herhangi bir cosku, heyecan, sevinc... hicbisey yoktur. sadece bosturlar iste.
kadin ise her orgazm sonrasi tazelenir, yenilenir.. her seferinde salgilanan hormonlar delicesine artar. bu da bir nevi pil sarji gibidir. seks esnasinda, orgazm aralarinda atilan kahkahalarin filan sebebi budur, bi nevi mutluluk ve zevk patlamasi yasanir...
mukemmel bir yasam enerjisidir bu..

gelgelelim dollenme esnasinda olanlara...

dogru duzgun bir seks hayati olan ve cinselligini kesfetmis her kadinin hormonlari "olmasi gerektigi gibi" calisir. suphesiz ki, spermin dolleyecegi yumurta hucresinin olusumunda da fark olacaktir boylece (coluk combak sahibi olmayi dusunmedigim icin bu kisimla ilgili cok da arastirma yapmis degilim. su son cumle benim varsayimimdir :))

ayrica enerjisel anlamda da erkegin, gercek bir kadinla sevismesi farkli, sevisirken ancak bir agac kutugu kadar zevk alan bi kadinla sevismesi farklidir. soyle ki;

hormonlari dogru duzgun calisan kadinlarin ter ve vucut sivilarindaki -normalde burnun almayacagi- kokular bile, erkek tarafindan algilanir (bu kokulari aldiklarinin farkinda olmuyorlar ama)
sirf o kokular bile erkekte o "erkeklik" hissiyatini korukler, arzuyu ve o "erkek" varolusunu kamcilar... erkegin kendini -tabir i caizse- sapina kadar erkek hissetmesini ve o testosteron hormonlarinin katlanmasini saglar bu da... (erkeklerde de bu noktada olusuyor zaten o kendini "disisini herseye karsi koruyup kollayabilecek gucte ve istekte" hissetme hadisesi. bilirsiniz, testosteron ayni zamanda guc ve savascilik hormonudur)

yani ozetle; tam (saglikli) bir kadin + tam (saglikli) bir erkek = tam (saglikli) bir cocuk... iste doganin insana kodladigi seks ve ureme sistemi esasen budur...dogal ve normal olani budur yani...

ama kendine ve dogasina sasilasi derecede yabancilasmis insan neslinin maalesef az kismi bu bilince sahip ve buna uygun bir dogallikla yasiyor...

bence, kibirlilik, kotuculluk, zarar verme, ve seytani olarak algilanan hersey, aslinda insanin yukarida anlattigimin tersi sekilde; kendi cinselligine ve dogasina yabancilasmasi sonucu ortaya cikiyor zaten.

nerede sakatlanmis, eksik birakilmis, yasanmamis/yasatilmamis bir cinsellik (cinsel enerji) varsa; biliniz ki o ancak kotuluge hizmet eder, kotuluk besler...

insan cografyasinin "yeryuzu"nde temiz ve berrak caglayanlar, irmaklar gibi akmayan-caglamayan cinsellik, biliniz ki "yeralti"na iner ve pislik icinde, metan gazlari, ve lesler icinde cogalir...
bulabildigi her delikten de "yeryuzu"ne cirkef fiskirtmaya baslar ondan sonra...

bu fiskirtmalar, mahallenizin dedikocu/fesat teyzeleri gibi gidim gidim da olabilir, hitler'inki gibi korkunc patlamalar ve zararlarla da...

ama emin olunuz ki o enerji muhakkak bi yerlerden cikar... onun dogasi "yukarida"dir cunku...

pornografiyi yakmalı mı, yıkmalı mı?

gercek bir sehvet, har, ates, o ask, tutku... (adina ne derseniz deyin) iste ondan varsa, pornografi yoktur...
buna karşın, "sehvet ve pornografi, seksin yanlis kanallara akmasina sebep olur" ve turevi fikirleri ise son derece tehlikeli buluyorum.

zararli biseyi yasaklamak vardir, ya da insanlarin ona yonelme sebebini ortadan kaldirmak vardir...
ben yasakci zihniyetin orta/uzun vadede amaca hizmet edemeyecegini dusunuyorum...

evet, pornografi hastalikli ve sagliksiz biseydir. fakat yine de "pornografi zinhar yasak" "zararli zihinsel imajlar cis" "sehvet kaka" dememeli,

bunu dersek, zaten kadinlarin cinselligi uzerine vurulmus olan "ort kizim" "gosterme kizim" "ayip kizim"lara yenilerini eklemis oluruz mecazi anlamda... zaten bu isler hep birileri kotuledi, yasakladi diye bu hale geldi yani...

evvela yapilmasi gereken sey, insan hayatina dogru, gercek, dogal ve en onemlisi samimi bir sehvet hissini davet etmektir. yani makami, asil assolistine vermek...

zaten hakkiyla onu makamina oturtmayi basarabilirseniz, pornografi, ciktigi kara delige suklum puklum geri donecektir. gerek yok oyle yasaklara, yadsimalara, kinamalara sunlara bunlara...

kaldi ki insan o gercek sehvet hissini ararken herseye el atabilir ve tabii ki o esnada en el altindakiler, ilk denenenler de o pornografik varoluslardir.
ama zaten hali hazirda dogamiza ait olmadiklari icin, gercek bir sehvet arayicisinin o pornografi giysisini giymesiyle cikarmasi bir olacaktir; plastiktir cunku o...
aradiginizin o olmadigini hemen anlarsiniz...

pornografi ve şehvet?

ikisi de tu kaka kabul edilir bizim toplumda... fekat ben plastik olan "pornografi" hadisesinin, dogal ve guzel olan olan "sehvet"in bastirildigi noktada ortaya ciktigina inananlardanim.
o tikaniklik surdugu surece insan hayatina pornografi egemen olur.
anomalitelere kaymis cinsel fanteziler de pornografidir; insan hayatina sinmis siddet, ofke, fesat gibi duygular da...
ayni kaynaktan beslenirler...

gercek sehvetin, tertemiz bir irmak gibi, engelsizce caglamaya baslamasiyla ise bir kilit kirilir insan hayatinda...
o anda sanki derin bir uykudan uyanis yasanir ve pornografik seks fikri tamamen "derin bir uykuda uyurken gorulmus onlarca hastalikli ruya"dan biri gibi uzak ve tamamen yabanci gelmeye baslar insana... bunyeden sonsuza dek kapi disari edilmistir!

cunku pornografi; cinselligi, din - ekonomik sistemler vs tarafindan bastirilmis ve sakatlanmis toplumlarin eline verilen bir oyuncaktir. adeta bir yalanci memedir. gercek cinsellik varsa, pornografiye gerek kalmaz... o anda kendiliginde silinir gider...

turk toplumu kadinciklarinin neredeyse %90-95 i kendini tanimiyor, bedenini tanimiyor, seksten bisey anlamiyor, orgazm olmuyor.

bu konuda okudugum onlarca kaynaktan, yakin cevremle yaptigim sohbetlerden, internet ortami gozlemlerinden filan sonra goruyorum ki pornografik ve "sert" fantezileri olan kadinlar; seksten aslinda bisey anlamayan kadinlar genelde... sert bir pornografik kabuklasma var iclerinde..
dedigim gibi; saglikli bir sehvet; "dogal" zevk yoksa pornografi var maalesef...

neden les gibi bir toplumuz?
cunku enerjisel anlamda les gibi bir kadin neslimiz var!
hepsi "dogal ve guzel" cinselliklerini toprak altina gommus/ hepsinin enerjileri cirkeflesmis...
boyle bir kadin neslinin ne gibi cocuklar dogurmasini/yetistirmesini beklersiniz ki?

pornografi, seksin cok kotu ve zararli bir ikamesidir. ama maalesef vardir, cunku sermayeyi besler. dunyanin silah ve ilactan sonraki en onemli sektorudur.
aslinda hadisenin ozune bakacak olursak; silah ve ilac sektorune de "tuketici"yi pornografi saglar cok genel manada...

22 Şubat 2008 Cuma

g noktası: her kadında mı, "şanslı azınlık"ta mı var?

erkek dunyasinin buyuk korkusu g noktasi... hakli bir varolus mucadelesi onlar icin bilincaltlarinda bu, "ya bulamazsam, ya uyandiramazsam"
ne var ki korkmanin yahut inkarin duruma faydasi yok,

butun ciddi ve tarafsiz biliminsanlarinca kabul edilen bisey su ki; erkekteki prostat bezinin karsiligi kadinda g noktasidir.
tipki penisin karsiliginin (gelismemis bbir pipi olan) klitoris olmasi gibi...
ahacik surdan da fotograflarina bakin;
http://www.drgspot.net/

g noktasi, bazi insanlarin 6 parmakli olmasi gibi bisey degildir, modifikasyon, aksesuar degildir;
her kadindaki standart donanimdir
(daha nasil ifade edeyim bilemedim :))

aslında sadece "bazı kadınlar"da g noktası olduğunu savunan yuzlerce haber, dahasi binlerce "bilimsel" makale bulabilirsiniz internette. cok normal...
erkek bilimin erkek verileri bunlar.

bilimin de boyle "taraf" olabilecegini bilmezden once, bi kadin profesorun bir makalesini okumustum bir hevesle. 11-12 sayfalik bir makale idi. bu konularda yazilmisti.
yazinin sonunda buyuk hayal kirikligi yasadim. cunku "kadin" profesor ustu kapali olarak sunu soyluyordu;
"g noktasi diye bisey yoktur.... ama aslinda olabilir de"
"kadin fizyolojisi cok karmasiktir. bazi seyler kadindan kadina degisebilir"

"kadin fizyolojisi karisiktir" demis ya! inanamamistim; bunları bir "kadin" soyluyordu!
senin "bilim insanı" olarak misyonun o karışıklığı çözmek ve anlatmak zaten!

uzmantv.com diye bir sitede bazi kayitlar yayinlaniyor. bunlardan biri de uzman psikolog ayse hanim'in konusma kayitlari.
bazi seylerden bahsediyor... seks, orgazm, iliskiler, klitoris, vajina vs...

ayse abla benim gozumun icine baka baka anlatiyor;
mesela; "g noktasi diye bişey; vajinal uyarım ve orgazm diye bişey yok"muş... "bazen seks, önsevişmesiz de olabilir"miş... "erkeklerin orgazm taklidini anlaması çok zor"muş... vs vs...

elimi belime koyuyor ve suzulerek "hahayt" diye bir nara atiyorum bunlara istinaden. ve ekliyorum;

"hanim hanim, senin dunyadan haberin yok"

:)))

tabii bu isin sakasi... ama ayse hanim, ve erkek bilimin verilerini bir papagan gibi tekrarlayan hemcinslerim adina uzuluyorum cidden. umarim bigun bedenlerinin "dogal" gerceklerini yasarlar...

-neden hala "g noktası var mı, yok mu"yu tartışıyor bilim o halde?

amerikayi devamli yeniden kesfetmeye calisiyorlar cunku bence.
daha onceden zaten (laboratuvar ortaminda) "kanitlanmis" bilimsel olarak tetkik ve tespit edilmis bazi gerceklere, (kendileri yasayamadiklari icin) inanmayi reddeden ve onun varligina dair teorileri curutmeye calisan bilimadamlarinin basinin altindan cikiyor bunlar.

bu egilim maalesef sirf bilim adamlarinda degil, her nevi "adam"da var.

erkeklerin bu fikre ikna olmasi cidden zor, cunku bu durumda su ana kadar yasadiklari tum bir cinsel mazi cokecek... tum "ozel" anilari anlamini kaybedecek...
tum erkeklik egosunu, hayatina girmis kadinlarin "taklit"leri ustune, sanal bi sekilde yukselltigi gercegiyle yuzlesecek.
bu kolay bisey degil... "ben erkegim" duygusunu tasimak, ama bir anda belki de omru boyunca (bir kadina) erkekligini anlamli kilacak tek bir tecrube bile yasatamamis olduguyla yuzlesmek...
kolay degil, hersey sifira doner o zaman. bunu kolay kolay hicbir erkek kabul edemez.

bir erkege de -tipki kadin gibi- seksin "ogrenilen" bisey oldugunu; ogrenmeden, kendiliginden yapiverdigi seylerin aslinda "gercek" bir seksle pek de alakali olmadigini,
evet, elinin altindaki bedenin bir uzay araci oldugunu, ve "farkindalik" olmadan onunla ancak bakkala gidebilecegini...anlatmak zordur.
cok zor...

reddeder, inkar eder. "yapiyorum ben iste bal gibi" der, "bunlar dogru olsa bile ben dogal bir yetenegim bu konuda" der. her erkek bu konuda kendini esi bulunmaz inci tanesi zanneder :)

kadin profesor, ayse abla ve digerleri...

sahsi fikrimdir; kendilerinin gercek bir masturbasyon deneyimi yasadigina (yani bir vibrator kullanmayi denediklerine... yahut yeterince denediklerine) inanmiyorum bir kadin olarak.

kadinlar icin (bilim kadini olsalar dahi) vajina ici tabudur. oranin cinsel uzuv oldugunu bilir ama algilayamaz; orasini ic organ gibi hisseder.
nasil kendi kendine ameliyat yapmaya kalkmiyorsa, vajinasinin icine kendi kendine dokunmayi da tasavvur edemez pek cogu (etrafimda 40-50 yasina gelmesine ragmen vajinasina dokunamadigi icin hic tampon filan kullanmamis kadinlar var... sizin de etrafinizda vardir... cok var)
"erkek penisi"nden baska sey tanimamistir vajinalari. onunla da zevki "ogrenemedigi" icin yalan yanlis bisey anlar seksten.. tum dunyayi, seks denen seyi kendi kisisel ufkundan ibaret zannetmeye baslar..

cok dogal bi surec...

bu aldanisin sizi yaniltmasina müsaade etmeyin lütfen...

21 Şubat 2008 Perşembe

kadın cinselliğinin bilirkişisi: shere hite

Sorma yürekliliğini gösteren kadın: Shere Hite

Kadın orgazmı konusunda ilk kez cesur sorular sorarak gerçeği araştıran
ve ortalığı karıştıran Hite, bugün nereye gelindiğini anlatıyor....

O dillere destan Hite raporunda klitorisin bir düğmeden
büyük olduğunu ortaya koyan kendisi olduğuna göre, Shere Hite bu
soruların yanıtlarını biliyor olmalı. Hite'a göre, cinsellik yalnızca elektrik yüklü dürtülerin ya da kimyasal salgıların ölçülmesinden çok daha kapsamlı bir şey.
Gelgelelim, cinsellikle ilgili araştırmalar kabataslak ölçümler ya da daha nitelikli bir Viagra üretme çabalarını içermiyorsa, o zaman neyin nesi? Liz Else işte bunu merak
ediyordu.

- Klitorisin ders kitaplarında belirtilenden iki üç kat daha büyük
olduğunu ilk kez kanıtlamaya çalışan siz değil miydiniz?


- Olabilir. Klitoris, sandığımız gibi, yalnızca vulvanın önünde minik
bir düğme olmakla kalmayıp, tıpkı penisteki gibi kan damarlarıyla
destekleniyor ve sertleşme
sürecinde kan nasıl penise akın ediyorsa, kadınlarda da orgazm sırasında
bu damarlar şişiyor.

- Yani bu ders kitaplarının yanlış oldukları anlamına mı geliyor?

- Kesinlikle. Anatomi ve cinsellikle ilgili kitapların hemen hemen tümü
yeni baştan yazılmalı.

- Klitorisi parçalarına ayıran da siz değil miydiniz?

- Evet, 1981 yılında. Kitabım için resimlere gereksinimim vardı ve
eldeki çizimler son derece yüzeysel, her türlü ayrıntıdan yoksun, çirkin
çizimlerdi. Çizimleri
gerçekleştiren, aynı zamanda da hemşire olan sanatçıdan daha ayrıntılı
çizimler istedim. Bunun üzerine kadavraların olduğu bir yere gitti.
Sanırım parçalara ayırma
işlemini bir tıp öğrencisi üstlenmiş, ona da izlemesi ve bu arada
çizmesi için izin vermişti.

- Daha önce başka birilerinin bu konuda herhangi bir bilgisi var mıydı?

- Fransızlar bunu 1890'lardan beri biliyorlardı.

- Neden kimsenin bundan haberi olmadı? Yoksa Freud bunu kabul etmek ya
da bilmek mi istemedi?

- Güzel bir soru. Bunun Freud'un almış olduğu Alman tıp eğitiminden
kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilemiyorum. Kız kardeşimin arkadaşı 10
yıl boyunca
Almanya'da hemşirelik eğitimi gördü ve onun ders kitaplarında penis
çizimlerine yer verilmekle birlikte, kadının cinsel organlarından eser
yoktu. Kısacası, Freud çok
daha bilimsel olabilirdi, daha yoğun bir çaba gösterebilirdi.

- Klitorisle ilgili buluştan henüz habersiz olan kadınların sayısı çok
mu?


- Kadın dergilerinde bu konuya değinildiğine pek rastlamadım. Demek
istediğim, erkekler bu gerçeği kabul etmeyecek denli aptal değiller, en
azından öyle olduğunu
umuyorum. Acaba erkek editörleri gerçekten korkutan bir şey mi var?

- Sizin gibi köktendinci Hıristiyan geçmişi olan biri nasıl oldu da
70'lerde cinsellikle ilgili araştırmalara bulaştı?


- New York City'de feminist bir gruba katılmıştım ve aramızda bu tür
konuları tartışıyorduk. Ancak hepimiz son derece çekingen davranıyorduk.
Öteki kadınlar gibi,
biz de cinselliğin uluorta dile getirilmemesi gerektiği yönünde
yetiştirilmiştik. Benim aile çevremde mastürbasyon ve benzeri konular
üzerinde hiç konuşulmazdı.
1972'de bir toplantı sırasında anket yapmak, veri toplamak ve bu konuda
bir rapor hazırlamak üzere gönüllü oldum. Söz konusu araştırmanın
sonucunda 1976'da
"Kadın Cinselliği Üzerine Hite Raporu" ortaya çıktı.

- Kadın cinselliği konusunda öğrenmek istediğiniz tam olarak neydi?

- Kadınların cinsel ilişkiyle orgazma ulaşmaları gerektiği kanısı vardı.
Bir yığın erkek hippie ve onların Playboy Kulübü'ndeki özdeşleri hâlâ
cinsel ilişki sırasında kadınların doyuma ulaşmalarının püf noktasının erkeklerin hemen
boşalmamaları ve her ne demekse, "duyarlı" davranmaları olduğunu
düşünüyorlardı. Cinsellik üzerine araştırmalar yapan William Masters ve Virginia Johnson 1970'de yayınladıkları "Human Sexual Inadequacy = İnsanlarda Cinsel Yetersizlik"
başlıklı kitapta, kadınlarda orgazmın klitoristen kaynaklandığını dile getirirlerken, bir
yandan da onun orgazmın yalnızca bedenin dışında kalan bir bölümü
olduğuna dikkat çektiler.
Masters ve Johnson orgazmların klitorisin uyarılması sonucu meydana
geldiğini öne sürerlerken, bir yandan da söz konusu uyarılmanın cinsel
birleşme sırasında kendiliğinden meydana geldiğini, ellerin bu işe karıştırılmaması
gerektiğini savunuyorlardı. Oysa ben işin püf noktasının mastürbasyon
yoluyla kadının nasıl orgazma ulaşabileceğinin keşfedilmesi olduğu
na inanıyordum. Böylesi bir davranış, özellikle de kız çocuklara, hemen hemen hiçbir zaman
öğretilmediğinden, bir başka deyişle, "edinilen bir darvanış biçemi" olmadığından, orgazma yol açan en etkili uyarılma biçimi olduğunun doğrudan bir kanıtı sayılabilirdi. Çoğunluğun
böyle bir yola başvurduğuna inanılmasa da, genç kız ve kadınların kendi kendilerine
doyuma ulaştıkları "herkesçe bilinen bir şeydi."

- Cinselliği nasıl araştırıyorsunuz? Bu konuyu gerçekten de bir
uzaybilimcinin gezegenlerin devinimini izlediği gibi araştırmanız
olanaksız.


- Cinsellik konusunda önde gelen bir başka araştırmacı olan Alfred
Kinsey
insanlarla yüz yüze konuşup sorular sorardı. Öte yandan Masters
ve Johnson E.E.G. ya da özel kameralar gibi elektronik aygıtlar aracılığıyla kadının cinsel
organlarını doğrudan gözlemlemeye çalıştılar. Masters ve Johnson'un
öğrencilerinden Mary Jane Sherfey ise kadında orgazmın kanla dolu damarlardan oluşan ve orgazmın doruk noktasına ulaştıktan sonra kasılmalarla yok olan geniş bir ağ
sayesinde meydana geldiğine inanıyordu. Bu konuda, özellikle de orgazmın doruk noktasında
cinsel organların iç kesiminin anatomisi konusunda bugün bile elimizde çok ayrıntılı bir bilgi
olduğu söylenemez.

- Ya Avustralyalıların araştırmaları?

- Evet, Royal Melbourne Hastanesi üroloji uzmanı Helen O'Connell
tarafından kısa bir süre önce gerçekleştirilen olağanüstü bir çalışma
Sherfey'nin kuramını
doğruladı ve onu daha da geliştirdi. Ben ise onlara bir dizi sorular
sorarak kadınların ne zaman orgazma ulaştıklarını bulmaya çalıştım.
Kişiye özel davranışları ve
orgazmı etkili bir biçimde inceleyebilmek için yepyeni yöntemler bulmak
zorundaydım.

- Kadınlara nasıl mastürbasyon yapıyorsunuz türü sorular sorup onlardan
dürüst bir yanıt beklemek oldukça zor olsa gerek?


- Deneklerin kimliklerinin kesinlikle gizli tutulduğu çok özel bir
anketten yararlandım. Bu ankette deneklerden, belli yanıtlardan birini
seçme yerine, açıklamalı yanıtlar
vermelerini istedim. Yanıtlardan birinin seçilmesi değerlendirme ve
çözümleme açısından çok daha kolaydı. Ne var ki, kadın cinselliği
konusunda elimizdeki bilgilerin
son derece az olduğu göz önünde tutulduğunda, tepkilerin önceden
belirlenen kalıplara sokulması elde edeceğim verileri kısıtlayabilirdi.

- Yazılı yanıtlara dayalı bir araştırmanın yeterince nesnel olacağından
nasıl emin olabiliyorsunuz?


- Benim uyguladığım anket türü genellikle "öznel" olarak
nitelendirilmektedir ve gerçekten de öyledir. Ne var ki, orgazmla ilgili
olarak sorulan sorular genelde yalnızca
fiziksel olayları içerdiğinden, yanıtları da oldukça açık ve kesindir.
Bu da yanıtlardan belli bir değerlendirmeye gitmeyi bir ölçüde
kolaylaştırmaktadır. Söz gelimi
onlara, "En çok ne zaman orgazmı yaşıyorsunuz?" diye sorduğumda, bunu
kimi kadınlar, "Bedenime dokunduğum zaman," kimi, "Cinsel organımı
öptüğünde
," ya da,
"Bana oral seks uyguladığında," diye yanıtlayabilirler. Bu ayrıntılı
yanıtlar bir araya getirilerek belli bir sonuca ulaşılabilir. Kadınların
üçte biri cinsel birleşmeyi düzenli
orgazma ulaştıkları an olarak belirttiler. Daha kolay ve düzenli olarak
orgazma ulaşan üçte ikisi ise, orgazm için el ya da ağız gibi daha doğrudan dış bir uyarıya
gereksinim duyduklarını dile getirdiler.

- Yöntemlerinizin yeterince bilimsel olmadığını öne sürenlere ne
diyorsunuz?


- Yöntemlerim kimilerince tartışmalı ve kuşku götürür biçiminde
nitelendiriliyor. Gelgelelim, toplum bilimleri araştırmaları yöntembilim
uzmanları benim yöntemlerime
bu alanda gerçekleştirilmiş bir ilerleme gözüyle bakıyorlar. Bugün
benzer dallarda araştırma yapan oldukça çok sayıda bilim adamı benim
yöntemlerimden
yararlanıyor. Yöntemlerime kuşkuyla bakanlar toplumsal bilimlerle ilgili
bir savın ortaya atılması ve kanıtlanmasının son derece güç bir şey
olduğunu kabul etmek
zorundalar. Ama ben çok kez başarılı oldum. Örneğin, 80'lerde "Kadın ve
Aşk: Yükselişe Geçen Kültürel Bir Devrim
" araştırmamı gerçekleştirdiğim
sırada, araştırma sonuçları boşanma isteğinin genellikle kadından geldiğini ortaya
koyuyordu. Bu durum daha önceleri yaygın olan, erkeklerin kadınları
başlarından atmak için boşanma yoluna gittikleri savını yerle bir ediyordu. Üç yıl sonra hem İngiliz hem Amerikan hükümeti kendi istatistiklerini ilk kez yayınladıklarında
durum benim bulgularımı aynen yansıtmaktaydı.

- Araştırmanız sizce kadınlara ne gibi bir katkıda bulundu?

- Özgüven açısından ele alırsak, kadınlar artık kendilerinde bir terslik
olduğu duygusuna kapılmıyorlar. Sapasağlam olduklarını, tersliğin
toplumdaki sakatlıklardan kaynaklandığını düşünüyorlar. Bence kadın-erkek ilişkileri de artık
eskisinden iyi gidiyor.

- Ya erkekler?

- Erkekler de iki saat boyunca sertleşme durumunda kalma baskısından
kurtulup rahatlamaya başladılar. Onlardan epey mektup aldım. Bunlardan
bir tanesi altmış yaşlarında bir erkekten geldi. Mektubunda eşinin orgazma ulaşması için
tek yolun elle uyarma olduğunu 20 yıl önce keşfettiklerini ve zamanla bu
soruna birlikte çözüm getirdiklerini dile getiriyordu. Ama bu arada kendi cinsel organında bir
terslik olduğu duygusuna da kapılmıştı. Mektubunda, "Teşekkürler, sonsuz
teşekkürler. Artık kendimde bir sorun olduğu duygusundan da kurtuldum
," diyordu. "Erkekler
ve Erkek Cinselliği üzerine Hite Raporu
"nda vardığım en önemli
sonuçlardan bir tanesi, erkeklerin çoğunun, tutkuyla sevdikleri kadınla evlenmedikleri, bununla
da kalmayıp bu durumdan onur da duyduklarıydı. Yaşamlarına kendi
elleriyle yön vermek istedikleri için bunun yerinde bir seçim olduğunu dile getiriyorlardı.
Dahası, bir kadına tutkuyla bağlı iseler ve kadın da aynı tutkuyla yanıt
veriyorsa evlenmenin hiç de sırası olmadığını düşünüyorlardı. Bedensel tutkunun gerçek sevgi
olabileceğine inanmıyorlardı.

- O halde, İnternet'te porno ve cinsellik üzerine yazılarla dolup taşan
kadın dergileriyle, cinsellik ve aşk arasındaki sınır günümüzde de geçerli. Araştırmanız başarısızlıkla mı sonuçlandı?


- Hayır, ne kadar yol aldığımıza bir baksanıza. Gelgelelim, daha epey
yol almamız gerektiğini de kabul ediyorum. İnternet'te eski moda bir
yığın porno sitesi var ve çoğu erkekler tarafından yoğun ilgi görüyor. Ama ben bunun kısmen
erkeklere nelerden hoşlanmaları gerektiğini anlatan toplumsal modelleri
yansıttıklarına, kısmen de bir seçenek yoksunluğunun göstergesi olduğuna inanıyorum. Toplumumuzun
"cinsellik" ve "tensellik" ile ilgili görüşleri öylesine yaygın ve cinsel birleşmeye öylesine
odaklanmış ki, çoğu kişinin günümüzde bile daha farklı düşünebilmesi çok
güç.

- Bilim ve cinsellik arasındaki ilişki konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Günümüzde, cinsel davranış biçemi de dahil, insana özgü tüm davranış
biçemlerinin kavranmasında çok daha dirimsel bir yaklaşıma ağırlık
veriliyor. Bu yaklaşımda
toplumsal sistemler ve inanışların davranışlar üzerindeki etkisini
yadsıyacak denli aşırılığa kaçıldı. Bu da, bir olasılıkla, bilimin
nitelikselden uzaklaşıp niceliksele ağırlık
verildikçe "daha az tartışmalı" olduğu görüşünden kaynaklanıyor.
İnsanoğluyla ilgili araştırmalar, uygun olsun ya da olmasın, "katı
bilimlere" özgü yöntemlere ağırlık
verildiği oranda saygınlık kazanıyor.

- Günlük yaşamımızda, bilimsel eğitimden geçmiş sağlık uzmanları mı,
insanların cinsel sorunlarına çözüm getiriyor?


- Biri bir kadın-doğum ya da üroloji uzmanına bir soru soracak olsa, bu
uzmanlar dürüstçe, "Bu soruyu yanıtlayabilecek kişi ben değilim, size
yardımcı olabilecek birinin kartını verebilirim
," demek yerine, konuyu değiştiriveriyorlar.
Amerikalılar aşırı erdemlilik taslamakla suçlanırlar, ancak İngiliz tıp
tarihine ve onun cinsellikle olan
ilişkisine bir göz atacak olursanız İngilizlerin erdemlilik tasladıkları
izlenimine kapılmanız işten değildir. AIDS bunalımından sonra,
öğretmenler ve başkaları, penismiş,
sokmakmış gibi şeylerden söz eder oldular, çünkü HIV virüsünün
bulaşmasına neden olan yollardan en kolay olanı penisin makattan
sokulmasıydı. Yine de, halkın büyük bir çoğunluğunun bu tür konular konuşulduğunda bugün bile kızarıp bozardıklarını sanıyorum. Günümüzde genç eşcinsel erkekler İnternet'ten
aldıkları bilgiler sayesinde kadınlardan bir bakıma daha iyi durumdalar.

- Sizin dalda çalışanların sayısı, artık daha mı çok?

- Bugün de bir avuç insanız. Ayrıca, cinsellikle ilgili araştırmalar
yapanların büyük bir bölümü Viagra gibi apolitik alanlara el atmış
durumda. Benim araştırmam bu
açıdan farklı, çünkü politika içeriyor. Keşke daha çok araştırma
politika içerseydi. Çünkü, salt daha iyi bir sertleşme sağlamaya yönelik
çalışmalar büyük bir kaynak
ve enerji yitiminden başka bir şey değil.

- Araştırmalarınıza fon sağlamak kolay oluyor mu?

- Kalem oynattığınız konu cinsellik olunca insanlar size olukla para
akıtıldığı izlenimine kapılıyorlar. Oysa ki durum hiç de öyle değil.
Araştırmaya gereken parayı sağlamak için bir yığın yatırım yapmak zorunda kaldım. Her kitap için beş yıl boyunca yığınla geniş kapsamlı araştırmalar yapmanın bedelinin
ne olduğunu akademik çevrelerin çok iyi bildiklerini sanıyorum. Öyle ki, araştırmalar benim
açımdan idealist bir çalışma oldu. Dileğim, en azından bunun böyle olduğunun bilinmesi.

- Kadınlar bugün de orgazma ulaşmış gibi mi davranıyorlar?

- İngiliz kadınların bir kısmı yalnızca uyarılmış olsalar da, eşlerine
orgazmı yaşadıkları izlenimini vermeyi yeğliyorlar. Kadın dergilerine
editörlük yapan Japonlar tanımıştım. Batılı kadınların da orgazma ulaşmış gibi yaptıklarını
duyunca gözleri yuvalarından fırlamıştı, çünkü böylesi bir davranışın yalnızca kendi
toplumlarına özgü bir nezaket belirtisi olduğunu sanıyorlardı.

Rita Urga n . New Scientist 10 Haziran 2000

sertleşme sorunlu erkek ve seks?

Sertleşme Sorunu Tümüyle kafanızda yarattığınız bir sorun değildir. Son 25 yılda sertleşme sorunlarının çoğunun tıbbi bir durumdan kaynaklandığı açıklığa kavuşmuştur. Sertleşme sorununun çoğunlukla psikolojik bir yönü olsa da (depresyon, endişe ve stresin rolü olabilir), hemen her zaman fiziksel bir nedeni vardır.

Sertleşme sorunu 40 yaşın üzerindeki erkeklerde daha sık görülmekle birlikte, her yaştaki erkekte meydana gelebilir. Yapılan yeni bir çalışma, 40 ile 70 yaşları arasındaki erkeklerin yaklaşık yarısının zaman zaman sertleşme sağlama ve/veya sürdürmede sorun yaşadığını ortaya koymuştur. Sertleşme sorunlarının oranı yaşla birlikte artsa da, tek başına yaşlanma, sertleşme sorununun bir nedeni olarak görülmemektedir. Sertleşme sorunlarının yaşlı erkeklerde daha sık görülmesinin nedeni, yüksek kan basıncı gibi yaşa bağlı hastalıklardır.


önemli olan "sevgi" ve "iyi niyet" bağını zayıflatmamak ve doğru düzgün bir iletişimle aranızdaki mesafeleri sıfırlamaktır sonuçta.

...

kalp-dolaşım probleminiz yoksa, (önce bir doktor onayı almak kaydıyla) viagra tipi ilaçların çok etkili olduğu söyleniyor mesela. bunlardan deneyebilirsiniz ereksiyon sorunlarınız için...

ayrıca "erkekler için taocu sevişme sırları" (mantak chia) gibi kitaplarda bulabileceğiniz taocu egzersizlerin de, orta ve uzun vadede ereksiyonunuzu kontrol altına almakla ilgili çok sağlam yardımcınız olacağına emin olabilirsiniz.

...

erken boşalma dedik mi, orası biraz muamma :) "kime göre erken, neye göre erken" durumu var çünkü.

normal koşullar altında, ortalama bir kadının orgazm olabilmesi için gerekli asgari seks süresi 8-10 dakikadır. (kayda değer seksologların araştırmaları bu sonucu gösteriyor) tabii önceden de yeteri kadar önsevişilmiş olmalıdır (20 dakika? 30 dakika? daha fazla?)

bi kaç saniyeden tutun da, bi kaç dakikaya kadar "ancak" sürebilen sevişmeler, kabaca erken boşalma tabir edilen sonla nihayetlenir yani.

öte yandan yukarıda dediğim gibi; bir kadını orgazma ulaştırmak için kullanabilecek çok çeşitli yöntemler vardır.
4-5 dakikada boşalan biri olsanız dahi, önsevişme sürenizi uzatıp, önsevişmede paylaştığınız şeyleri çeşitlendirerek yine bir kadını "seksle" orgazm edebilirsiniz.
hani "son darbe" olarak sekse geçersiniz ve eşiniz yine siz onun içindeyken orgazma ulaşmış olur.

hiç ereksiyon sağlanamıyorsa dahi, önsevişme sonrası penetrasyonu seks oyuncaklarıyla sağlayarak yine eşinize şen kahkahalar ve zevk dolu bir orgazm sunabilirsiniz..

bu bir kadına ne hissettirir?
valla açıkçası yanındaki "sevdiği adam" olduğu ve doğal olarak "sevgi dolu" halde sevişildiği takdirde pek de farklı hissettirmez gibi düşünüyorum.

birbirini seven ve bu sevgiyle birlikte "yatakta ayıp olmadığı"nı farketmiş çiftlerin işi çok kolaydır bu bakımdan. amaç sevdiğiniz insanı mutlu görmek ise her amaca giden yol mübahtır.

ve evet tekrar tekrar, ve tekrar;

YATAKTA AYIP OLMAZ
:)



***yukarıda yazılanlar (yazdığım diğer her yazı gibi) uzun vadeli, sevgiyle ve güvenle temellendirilen tek eşli ilişkiler için öngördüğüm fikirlerdir.
bu derece özel ve mahrem deneyimleri gecelik veya haftalık ilşkilerle yaşamak mümkün değildir zaten.


bkz: erken boşalma

20 Şubat 2008 Çarşamba

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 6

yanılgı: kadınlar ilk erkeklerini(ilk yattıkları erkek) asla unutmazlar.

gerçek: kadınlar ilk orgazmlarını asla unutmazlar.
ondan sonrasında kadının hayatında açılan sayfada ise, erkekler sadece "yardımcı oyuncu" olarak kalırlar zaten; bir daha asla başrol olamazlar. o başrol (doğurmadıysa) kadının "kendi"si, doğurduysa, bikaç seneliğine çocuk olur.

ek bilgi: o efsanevi "annelik vasfı" da esasen bu şekilde kazanılır zaten. bu durumu içselleştirememiş hiçbir kadın, doğurduğu çocuğu hayatının başrolune koymabilemez. o başrolde "erkek" oturuyodur çünkü.

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 5

yanılgı: kadınlar tek eşli varlıklardır, çok eşlilik erkeğe mahsustur

gerçek: esasen doğamıza göre tam tersidir. bir erkeğin orgazmı ve tatmini için tek kadın yeterliyken, bir kadının orgazm ve çoklu orgazm kabiliyetinin açığa çıkması için en kolay yol arka arkaya birkaç erkekle birlikte olmasıdır (teorik olarak)
çünkü kadınların orgazm döngüsü sonsuzdur. erkeklerinki ise acınası derecede kısa ömürlü

iç ses: ehueh

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 4

yanılgı: kadın kısmısına klitoris orgazmı yeter.

gerçek: afedersiniz, ağzımı bozucam; nah yeter!
"devamlı arıza çıkaran sevgili"lerden tutun, "ömür törpüsü dırdırcı eş"lere, "ota boka karışan anne modeli"ne kadar uzanan geniş nüfustan da anlaşılabileceği üzere klitoris orgazmı bi boka yetmez (bu, bir orgazm degildir zaten. sadece basit bir uyarimdir. orgazm hanyadaysa klitoris konyadadir)
erkeklerin çok önemli kısmı bu gerçekten bi'haber yaşamakta ve orgazm taklidi yapan kadını, egosundan kopup gelen huzurlu bir gülümsemeyle izlemektedir.

öte yandan kadınlar da, zaman zaman üzerlerine kara bi bulut gibi çöken sebepsiz sıkıntılara (sebepsiz sandıkları yani) ve gerilime filan tam olarak anlam veremezler.
anlam veremezler çünkü vajinal orgazmı bilmiyorlardır ve bunu hiç yaşamayan o koca klitoris kalabalığı içinde kaybolmuş, silik ve önemsiz bir gölge gibi hissediyorlardır.

VAJINAL ORGAZMI BILMIYORLARDIR, ASIL KOTUSU, BUNU BILMEDIKLERINI BILE BILMIYORLARDIR......

klitoris zevki denen hede belki tek başına da bişeyler ifade eder ama asıl olay vajinal orgazm'dir. ve klitoris de ancak vajinal orgazmla birarada giderse tanrısallaşır...

öte yandan devamlı sadece klitoral zevk alma meselesi uzun vadede haddinden fazla sinir bozucudur.

devamlı erekte olup olup boşalmamak gibidir: bunun aylarca -ve belki yıllarca- sürmesi gibidir.
partner mevcudiyetine rağmen klitoris çıkmazına hapsolmak kadını psikolojik olarak hırpalar, kalp tahrişi yapar.
tahriş olan kadın gıcıklaşır, etrafını da tahriş eder. kalp kırar, dırdır eder, umrunda bile olmaz...

peki bu durum ne zaman geçer?
geçmez efenim. bir önceki nesil erkeklerinin yataktaki umursamazlıkları (belki de saflıkları), bugün huysuz teyzeler, gıcık anneanneler, çeçeron babaneler, manyak halalar, dengesiz anneler olarak dönüp götümüze girmektedir işte bazı bazı.
belki de tüm bu -kadın gibi hissedemeyen- kadınlar yüzünden, adamlar yeterince "erkek" hissedememiş ve bu yüzden kimbilir neler yaşanmıştır...

...

uzun vadedeki huzurumuz ve gelecek nesillerin selameti açısından gerçekten orgazm edemediğiniz/edemeyen insanlarla evlilik sandalına değil; asansöre bile binmemekte sayısız hikmetler olacaktır şüphesiz.

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 3

yanılgı: bütün kadınlar mastürbasyon yapmaz. misal; anneler veya evlenilecek kızlar filan bilmez öyle şeyleri.

gerçek: size öyle gelmiş efenim. tüm kadınlar da tüm erkekler gibi mastürbasyon yapar. kadın mastürbasyonuna dair "erkek dünya"nın yaptığı anket ve araştırmaların alayı hikayedir efenim. hite raporuna bakınız, masters ve johnson okuyunuz ltf pls tşk

kadın mastürbasyonuna dair başka teferruatlı bişeyler yazıcam bi ara ama şimdilik şu kadarını söyliyeyim;
kadın cinsel organı vajinadır, klitoris değil. ve vajina içeridedir.
bi tarafında karın duvarı, bi tarafında idrar kesesi filan vardır. o idrar kesesi şiştiğinde veyahut hamilelik filan gibi durumlarda, vajinadaki g noktasının üstüne abanır bu bahsi geçen şeyler. basınca maruz kalan g noktası uyarılır. ve kadın zevk almaya başlar...

yani kadın mastürbasyonu, aynı cinsel ufku kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir.
vibratör kullanmak da bir mastürbasyon yöntemidir, dar bir kot pantolonla otururken bilerek çişini tutmak ve oturduğun yerde yavaş yavaş ağırlığını ileri geri vermek de öyle..

kadınların cinsel uzvu içeridedir; yani mastürbasyon yapmak için "dokunmaya" bile ihtiyaçları yoktur

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 2

yanılgı: ana gibi yar olmaz
gerçek: mümkünse olmasın zaten. insan anasıyla..? ee..? nassı..?

asıl gerçek: ikisinin konumu zaten farklıdır. elmayla armutu mukayese etmeye kalkan bir atasözüdür bu.
ayrıca insan anneyi seçemez ama yari seçer.

anneye güvenebileceği fakat yar'e(yani el kızına) güvenemeyeceği empoze edilmiştir ona.
kim tarafından? tabii ki annesi (+toplum) tarafından...

halbuki kendi anası da, babasına göre el kızıdır. yani baba da, kendi anasını her zaman yardan üstün tutmuştur... "güvenilmez" bulmuştur.

tabii ki anne de zamanında kocadan göremediği "birinci"liği şimdi evladından beklemektedir. ve evet; bunu anaçlığının altına sakladığı son derece "kadınca" hislerle beklemektedir.

sonuçta her anne (yani her kadın) bir el kızıdır...

etrafta el kızı diye bakılan kızlar/ kadınlar ne kadar "güvenilir" ise, "anne"ler de *o kadar güvenilirdir.

o bakımdan ana gibi yar olur efenim. yar gibi ana bile olur (çok var etrafta hatta bunlardan)
yok zaten bunların birbirinden farkı...

kadınlar hakkında büyük yanılgılar 1

yanılgı: kadın için annelik kutsaldır.
gerçek: annelik kutsal filan değildir. "annelik" fiziksel bir ihtiyaçtır; doğanın kadına kodladığı bir askerlik görevi gibidir. içgüdüsel olarak mecburidir. ulvi bi tarafı yoktur.

yanılgı: çocuk doğurduktan sonra "kadın"lık rolü mutlak olarak 2. plana düşer, "anne"lik rolü ebedi olarak ilk sıraya yerleşir.
gerçek: hiç alakası yok. tüm kadınlar önce ben*dir, sonra "anne"dir. özellikle şehirli kadın hemen doğum ertesinde anlar bunu.
bu, sadece doğum yapmış kadınların bildiği ve çok çok iyi saklanan bir sırdır (tabu)
kadın doğasındaki primer güç, annelik değil kadınlıktır.

yanılgı: bir kadın evladı için canını verir.
gerçek: aslında birçoğu vermez. sadece buna inandırılarak büyütüldüğü için vereceğini zannederler. vermeyecekleri gerçeğiyle yüzleşmeyi de şiddetle reddederler

yanılgı: bazı kadınlar evlatları için yaşar
gerçek: herkes kendi için yaşar. bazıları evlatlarını bahane eder*. yaşamak hepsinden kuvvetli yegane içgüdüdür çünkü.

kadınlar, erkekler ve yürümeyen ilişkilere genel bakış

iliskilerde kadin ve erkegin, toplum tarafindan benimsetilen ve "icimizden geliyor" gibi gorunen bir takim rolleri, beklentileri, sinirlari sunlari bunlari var...

ornegin cagdas kadin'in erkeklerle ilgili en yaygin rastlanan yakinmalarina bakalim;
ilgisizlik, alakasizlik, heyecanin bitimi, siradanlasma vs...
erkeklerin beklentileri neler? az biraz rahat birakilmak :) kendine ozel bir alana sahip olmak ve buna saygi duyulmasi, filan... bu tip seyler...

aslinda hepsinin kaynaginda bir bilmeme durumu var... kadin ve erkek nasil "birlikte" olacaklarini bilmiyorlar... yani bir iliskinin yuruyebilmesi icin gerekli en temel davranislari birbirlerine gosteremiyorlar. cok dogal...

neden biliyor musunuz? insanlar bedenlerini tanimiyorlar cunku... insanlar sevismeyi bilmiyorlar...
sekse dair temel ve genel gecer gerceklerden bahsettik durduk... ortaya cikan tablonun genel hatlarina bakalim;

- kadin bedenini taniyacak; tanimiyorsa erkekle beraber kesefedeckler
- kadin kimyasi kolay degil, guzel ve doyurucu bir iliski olabilmesi icin belli bir sure on hazirlik sart...
- erkek disini azcik sikacak ve bosalmasini olabildigince geciktirecek ki kadin, orgazm olsun... hatta bi daha, bi daha olsun ayni iliski icinde (bu, erkek icin de bir zaruret daha once bahsettigim uzere... muthis bir ego pompalanacak ona da "vay be neymisim ben, ucurdum kadinimi"yi hissedecek)


doyurucu bir seks sonrasi ikisi de muthis bir gevseme ve rahatlama esliginde sarilarak uykuya dalacaklar. zaten vucutlarda pompalanan ostrojen, testosteron ve endorfin filan bu ikisine ask tazeletmis olacak, gevseme de ustune eklenince bu ikisi en azindan 2-3 gun boyunca dogru duzgun calisan hormonlari ve "gazi alinmis" libidolari sayesinde sakin ve uyumlu davranis ozelligi kazanacaklar... hem birbirlerine, hem dunyaya karsi...

dolayisiyla iliski, kendini yenileye yenileye surecek...

sevisemeyen bir ciftteki yakinmalar bitmez. kadin erkegin ilgisizliginden yakinir, erkek kadin dirdirindan yaka silker... neden?

tabii ki dogru duzgun sevisemediginiz bir erkek size "ilgi" gostermez... bi kere ne kadar ilgi gosterirse gostersin, yatakta bedenen ve ruhen doymuyorsaniz, o eksikgi gunluk hayatta alinacak hicbir hediye, cikilacak hicbir tatil, birlikte yapilacak baskaca hicbisey dolduramaz... tum bu nafile caba, dokme suyla degirmen dondurme cabasina benzer, asla hicbir ise yaramaz...

bir kadina "sevildigini", "cok fazla sevildigini" hissettirebilecek tek sey, yatakta yasadigi mutluluktur.. bu 2 kere 2 nin 4 etmesi kadar sabittir...
zaten dikkat ederseniz bastan beri kadin dogasinin "zor" ulasilacak, ancak "cok" sevilirse ulasilabilecek cennetinden bahsediyorum.
cok fazla sevildigini "dogal" yontemlerle icsellestirmis, yani esiyle duzgun bir cinsel tempo yakalayabilmis kadin zaten cok da yapis yapis bir ilgi beklemez adamdan... ona hersey gayet yeterli gelir iliskideki...

ote yandan kadini mutlu etmek icin yatakta yapmasi gerekenleri kesfetmis, uygulayan ve o muhtesem bir olusu yasayan bir adamda da, "ilgisizlik" durumu gunluk hayatta hasil olmaz pek.. erkegin dogasinda olan erkek kiyafeti geregi "disisini mutlu etmekle yukumlu oldugu"nu ve bunun icin ona devamli ilgi gostermesi gerektigini (tipki seks yaparken oldugu gibi) cok derinden anlamistir... sirf yataga degil, gunluk hayata da yansiyan bir tavir haline gelir bu yani cok dogal bir surecte...

erkege gelirsek; aslinda hepsinin cok derin gudusu, hayata karsi konumlanmis (yani kendi topragina kok salmis) bir kadinin sicacik "kadin" varligi icinde erkekligini yasamaktir.
bakin ne kadar temel ifadeler var... "sicak" "icinde" "erkeklik"...
anliyorsunuz di mi? onlar sadece cok derinlerinde sadece bizi mutlu ederek o "bennnnn erkegimmmmm" tatminini yasamak, sicak ve huzurlu bir kadinda "aidiyet" hissini tatmak (evet hosgeldin oedipus :) filan istiyorlar... onlar da tipki bizim gibi dogalarini yasamak istiyorlar... ve dogalarinda cok eslilik degil, tek bir este herseyi yasamak var...

zaten bizim de dogamizda olan budur; biz libidomuz yukseldiginde (ki kapilari acik bir kadininki her an yuksektir) alabildigine "disi", sevistikten sonra sicacik ve huzurlu kivrilip gulumseyerek uyuyan bir kedi yavrusu, normal hayatta "kadinlik gucu" sayesinde kolay demoralize olmayan, sakin ve topraga kok salmis tanricalariz zaten...
yani bize dogamizi yasatan bir erkege, biz de icimizde sakli cennetin kapilarini, odalarini acip agirliyoruz.. "yasanmamis kadinlik" gibi bisey olamadigi icin cenemize vurmuyor o zaman mesela... fesatlik, paranoyaklik, kiskanclik, guvensizlik... hepsi kadinligini yasayamamis kadin tavirlari.. ve bizden uzak duruyor dolasiyla bunlar...

erkeklerin yaka silktigi bir baska hadise mesela "dominant kadinlik"...

bu benim sahsi fikrim; kendimde ve cevremdeki orneklerde gozlemledigim bisey...
bir kadin esiyle iliskisinde, ancak tatmin olmuyorsa dominant olabilir... ve evet, bu domine hal erkekleri cok feci cildirtan bisey... (belki de cok derinden beceriksizlikleriyle yuzlestirdigi icin oyledir)

fakat su kadarini soyleyebilirim ki, bir kadinin erkege karsi gardini dusurmesi ancak dogru duzgun bir seks hayatiyla yasanabilir... ve evet domine tavri ister-istemez torpuler bu "gardini dusurme" hadisesi de...

kadinin erkege gardini dusurmesi sart mi? bence evet.
"teslimiyet" onemli bir nokta... kadin, bedeninin ve tabii ki ruhunun her noktasini erkege teslim etmezse bu is olmaz (tabii erkegin de kadina teslim olmasi lazim ve teslim de oluyor zaten o...; kadin teslimiyetinin altini bilhassa cizmemin sebebi şu; biz erkege bedenimizi tamamen teslim etmeyen bir nesiliz. cunku yasaklarla buyutulduk "ort kizim" "kapa kizim" "gosterme kizim"... kaldi ki kolektif bilincaltimizda yogun bir tecavuz travmasi yasiyoruz farkinda olmasak da... "teslimiyet" derken bunlarin farkedilmesinden, asilmasindan ve erkeginizle aranizdan silinebilinmesinden bahsediyorum. bacaklari acip yatmaktan degil :))

kadin erkegin "erkek" (guclu ve zarar verebilecek) varolusuna karsin, ona karsi tam bir guvenle bedenini teslim edebilirse (bu da ancak erkegin sagladigi guven ve inancla olabilir)
o zaman erkek ve kadin arasindaki tum duvarlar tek tek yikiyor ve upuzun cayirlarda deli taylar gibi kosan bir cinsel hayatiniz oluyor, evet :)

esasen erkege ve toptan erkek nesline karsi "gercek" ve cok derinden bir saygiyi, ancak o noktada hissetmeye basliyoruz. yani cok derinden sevildigimizi hissedip, bizim bu "ilahi" mutlulugu tatmamiza vesile olan erkek, bu gucuyle bizi cennete cikardigi zaman...

(bu benim gorusum ve asla, "oncesinde saygi duyulmuyor" demek istemiyorum... bilinc ustunde biz kadinlar erkeklerden cok daha saygiliyizdir herseye/herkese karsi... fakat bu bilinc ustundeki sayginin, bilincaltinda ve enerjisel anlamda da kokleri oldugunu algiliyorsunuz bir anda o kadin varolusunda yasadiginizda... ve inanin o kokler cok kuvvetli... "haaa buymus" dedirten bisey...)

kendinize ve erkege bu kadar derin bir saygi hissettiginiz zaman, tahammulsuzluk gibi bisey hukumsuzlesiyor iliskide...
zaten tatminsizlik filan olmadigi icin, "erkegi surekli canta gibi yaninizda isteme" modunuz kalmiyor... maca mi gidecekmis? oh gitsin, siz de ne zamndir cikmak istediginiz alisverise gidiyosunuz. yahut sizin kendi ozel zamanlarinizda, kizlarla bulusmalarda, baska ayri zamanlarinizda o zaten gonul rahatligiyla ne istiyorsa yapiyor ediyor filan yani...

mic mic dip dibe bir ilski olmuyor (ki bence normali ve guzeli de bu)
karsilikli guven ve tatmin dolu, huzurlu ve mutlu bir iliski oluyor o zaman...

erkeği "yatağa atan" özgür kadın ve "cinsel özgürlük" hadisesi?

canı istediginde "bardan kaldirdigi" erkegi yataga atan, sehirli, kariyer sahibi "ozgur" kadinin yaptigi bu seyin, bana gore cesaretle veya ozgurlukle hicbir ilgisi yoktur.

sevismede kadinin orgazm olabilmesi icin belli bir duysusal, zihinsel ve tensel hazirlik sureci sarttir.
bardan kaldiracaginiz bir adamla hadi yarim saat-bi saat onsevistiniz; yani tensel hazirlik ok diyelim..
ama isin zihinsel ve duygusal kismi da vardir ve bunlarinizin hazir olabilmesi icin de maalesef gunler, ve hatta haftalar gerekebilir.
iste bu surecin adi da "flort"tur.
eseyli ureyen her nevi hayvanat icin kacinilmaz bir surectir ustelik bu,

yeterince kur yapip kendini disiye begendirmemis bir erkekle seks yapan tek hayvan cinsi insandir (kadindir yani:)

bir erkegi "yataga atmak" hadisesi, cinsel ozgurluk filan degil; onsevismesiz, cabuk sekse bayilan erkeklerin dunyasindan basit bir erkek fantezisidir olsa olsa.
ha yok mu? tabii ki cok var bu model kadinlardan,

cakma bir sex and the city populasyonu var sehirli, egitimli, calisan kesim kadinlarda... hem de cok cok fazla....

bunu eskiden ben de yasadim, ve size olanlardan biraz bahsedeyim;

...

sistem geregidir bu... bi nevi truman show'dur olan.
seksi ufkunuzdan ibaret saniyorsunuzdur (hali hazirda yapiyorsunuzdur ya zaten yillardir!),
bedeninizi tanimiyorsunuzdur, seks yaparken zevk aldiginizi sanirsiniz, cunku seks yaparken zevk alinacagina; ozellikle kadinlarin bu konuda cok sansli(!) olduguna filan kosullandirilmisinizdir.

dolayisiyla asla kendinize karsi "bi dakka ya, bu olmamali" itirafini yapamazsiniz. boyle bir itiraf size kendinizi bir kadin olarak "beceriksiz" ve "yetersiz" hissettirecektir cunku...

ote yandan, (dogal olarak) seksten zevk almadiginizi farkedemezsiniz, cunku zevkin ne demek oldugunu asla tatmamissinizdir, bi kez bile orgazm olmamis bi kadin icin orgazmsiz bir seks "yeterince" zevklidir... (sadece o oyle zanneder. cunku kosullanmistir... ote yandan karsilastirma sansi da yoktur; orgazmi bilmiyordur cunku)

orgazmi bir kez bile yasamis kadinlar ise derin bir oh ceker ve "buymus" der... o andan itibaren iclerindeki kiz cocugu "buyumeye" baslar.... bedeninin sorumlulugunu almayi ogrenir... ve diger herseyin...

..

"cinsel ozgurluk" bana gore sehirli, ozgur, kariyer sahibi, guzel kadinlarin, canlari cektiginde yataga erkek atmalari degildir, bu sadece domine edilmek isteyen bir erkegin basucu fantezilerinden biri olabilir en fazla..

gercek hayatta bu tip bir hadise meydana geldiginde, cogunlukla kadin kisi aslinda gerck bir cinsel olgunluga erismemis ve o cizilen tablodaki rolune "fazla kaptirararak" bahse konu eylemi gerceklestirmistir....
bu kadinlarin buyuk cogunlugunun ihtiyaci o anda seks degil sefkattir ironik olarak.

onlar "kiz cocugu"dur cunku hala iclerinde... "kadin" degil...

...

ben "cinsel ozgurluk" ten sunu anlarim; yuzyillar boyunca benligimiz uzerine orulmus rollerden soyunabilmek, kolektif bilincaltimiza cakilmis travmalardan kurtulabilmek, cocuklugumuzdan beri cinsellikle ilgili yasadigimiz her nevi sarsici darbeyi bi kenara birakabilmek...

adamla / kadinla yataga girdiginde, tum bunlardan soyunmus halde, muthis bir teslimiyet ve dogallik icinde akisa koyverebilmek...
ve sevgi dolu, ask dolu, uyum dolu bir akis icinde o yasak cennete varabilmek....

bence cinsel ozgurluk budur;

olabildigince cok partnerle takilabilmek degil;
en azindan tek biriyle "yasak" cennete gidebilmek...

yani nicelik degil; nitelik....

seks: doğal bir beceri mi, öğrenilen bir refleks mi?

"icsellestirme" onemli bir kavram... daha once baska bir konusmada, baska bir konuda soylemistim;
"biseyi once tamamen ve mukemmelen ogrenmek, sonra da tum o ogrenileni tek kalemde silip atip, kendi mecranda caglaya gurleye akisa koyvermek..." bana gore...

bunu ileri surus egitimim esnasinda kesfettim ama cinsellik sozkonusu oldugunda da hicbir farki yok...

...

seks, enstruman calmaya benzer. beden bir enstrumandir cunku...

siz "dogustan" ne kadar yetenekli olursaniz olun; muzik hakkinda yeterli donanima (bilgiye) sahip olmadan, asla bir virtüöz olamazsiniz...

cogunlugun teferruatli cinsel tariflerle karsilastiginda yasadigi ikilemi anliyorum; "bunlar cok fazla, cok agir, cok gereksiz teknik bilgiler" deniyor...
"tum bunlara ayni anda dikkat edip, hem de nasil o isi yapicaz" deniyor,
bunlari ogrenip yataga tasiyanlarin, kadin bedeniyle arasindaki iliskinin, "ameliyat yapan bir doktor"a indirgenecegini hissediliyor belki,

"ne zevki kalacak?" deniyor...

ama inanin oyle degil,

beni gunlerce bilgi bombardimanina tuttuktan sonra, ogrendiklerimle ilgili beni kontrol etmek icin yola salan ve "ben seni takip edicem" diyen ileri surus teknikleri hocamın yuzune ezik buzuk bakarken yasadigim hissiyat da aynen boyle biseydi iste :)

"nasil yapicam?" dedim... "ayni anda ogrettigin herseyi nasil koordine edicem, nasil hepsine ayni anda dikkat edip, bi de ustune bu surusten zevk alicam?"

guldu ve soyle dedi;

"ogrendigin herseyi unut... hepsini sil!

sadece sur
!"


muthis bir yasam dersiydi bu.. o gune kadarki hayatimin en tempolu, en heyecanli, en zevkli, en muhtesem surusunu gerceklestirdim o gun! :)))

ve sunu sasirarak farkettim; ben aslinda o zamana kadar motosiklet surusunden keyif filan almiyormusum... asil "keyif" nasil biseydir, yasadiktan sonra gordum, muthis bir deneyimdi!

...

bi konu hakkindaki ufkunuz neyse, ozgurlugunuz de oraya kadardir.

ve ufkunuzu genisletmek, dunyayi "anlamsiz ve duygusuz" kilmaz. bilhakis; kanatlarinizin altina doldurabileceginiz gokyuzunu genisletir.
sizi sadece ozgur, daha zevk dolu, daha tatmin dolu kilar...

...

bir enstruman calmak gibi ayni iste... usta caz gitaristlerinin icralarini hepimiz buyuk bir hayranlikla izleriz/dinleriz... gitarilarinin ustune kapanip zevkle, dolu dolu isildayarak calarlar gitarlarini...
onlari dinlemek de izlemek de buyuk keyiftir. onlar da muthis bir tatmin yasarlar calarken. gorursunuz alenen, hissedersiniz..

peki perde arkasini hic dusundunuz mu?

adamlar ellerini gitara attiklarinin 10. saniyesinde baslamiyorlar o sekilde calmaya... arkasinda cok ama cok yogun bir egitim ve calisma sureci var...
gunde 10-15 saat calisirlar. ve bunu neredeyse her gun yaparlar...

ama teknik egitim ve disiplin, yani biseyin ne oldugunu ve "nasil" yapildigini en ince noktasina kadar ogrenmek, o buyuyu bozmuyor iste;
bilhakis; asil "buyu" nedir ancak o zaman kavrayabiliyorsunuz... ufkunuz genisliyor, ozgurluk alaniniz artiyor. kanatlarinizin altina kocaman bir gokyuzu doluyor...

ve ancak o zaman doluyor... "bidiginiz" zaman...

19 Şubat 2008 Salı

bir şehir efsanesi olarak g noktası



mesane dolu olduğunda, kasıkta (içeride) hissedilen kamaşma/zevk hissinin odak noktasıdır tam olarak lokasyonu; göbeğin hemen altında, pubis tüylerinin başlangıç yerine bastırıldığında zevk çok daha belirgin olarak hissedilir.

bunu farketmek `vajinal zevk`in ilk adımıdır zaten. o bastırılan noktanın `klitoris`le alakası yoktur. ama verdiği zevk vajinayla birlikte klitoriste de yoğun biçimde hissedilir. (şimdi buradan, bu işin aynı zamanda mühendislik`:anatomik` kısmını yemiş bitirmiş olmasına karşın, bu konu hakkında yazdığı makalelerde "`g noktası` diye bişey yoktur. ama olabilir de" gibi genel ve salakça ifadeler kullanan `bilim kadınları`na da ayrıca selam ederim.
imza: tuvaletinizdeki çatlak fayans)


idrar torbası doluyken bunu daha kolay hissetmenin sebebi; önündeki karın duvarı yüzünden o tarafa doğru genişleyemeyen, şiştikçe arkaya doğru abanan mesanenin, hemen arkasındaki `g noktası`na uyguladığı basınçtır.

seks esnasında da aynı uyarım düz yönde ve dolaysız olarak gerçekleşir (gerçekleşmelidir)

velakin çoğunlukla gerçekleşmez ve özellikle türk toplumundaki çoğunluk kadın, kesinlikle hiçbişey (evet, gerçekten, dümdüz manada hiçbişey diyorum) hissetmez penis içerideyken. ne g noktasında, ne başka bi yerde...

...

bunun sebebi nedir?

koşullanma tabii ki. çocuğun beyni bebeklikten beri, çiş yapmanın ayıp olduğuyla, günah olduğuyla, tuvaletlerin haram olduğuyla filan yıkanmamıştır sonuçta. çişi gelen kadın doğal olarak zevk alır, çok tutarsa tahrik olur hatta bundan.

ne komiktir ki ters taraftan, dolaylı olarak ve herhangi bir "duygulanma"ya gerek olmadan bu kadar kolay uyarılan bir nokta; içeriden, direkt olarak ve aşk gibi kolaylaştırıcı hislerin eşliğine rağmen bir türlü uyarılamaz seks esnasında.
çoğunlukla umut kesilir ve `vajinal zevk` bir muamma olarak kayıtlara geçer kadının kişisel tarihinde.

velakin kesilmesindir; o iş öyle değildir.

`vajinal orgazm` vardır, hatta bunsuz hayat hatadır. idrar torbası dolu iken hissedilen tahrik/zevk/kamaşma karması hissin binlerce kat yoğunlaştırılmış/mükemmelleştirilmiş halidir bu. bunun klitoris zevkiyle bir ilgisi yoktur, onu kapsar sadece.
fakat vajinal orgazmın olduğu yerde klitoris zevkinin esamesi bile okunmaz.

g noktası (bi şekilde) kodlanmış gibidir, sanki şifreli gibidir yeri bizim toplumumuzdaki kadınlar için.
ilk kırılma zor olabilir; yılların görünür/görünmez ayıplarının, yasaklarının, günahlarının gölgesini ve baskısını tek kalemde silkeleyip atmak kolay değildir.
psikolojik olarak zor bir süreç olabilir ancak pes etmeyiniz; uğraşınız/uğraştırınız. o kapı bi kez açıldıktan sonra gerisi kolaydır.

doğanın kadın nesline sunduğu bu hediyeyi istemek ve almak ayıp değildir. her kadının ve erkeğin en doğal hakkıdır bu.
(buna "hak" demek bile tuhaf aslında; varoluş gereği bu yahu)

klitoris... cennet mi? cehennem mi?

penis basindan cok daha hassas oldugunu, o bogedeki sinirsel yapiyi erkek ve kadinda inceyip karsilastiran bilim adamlari belirtmisler, evet.

bi kere kesinlikle bir "orgazm butonu" degil; bunu belirtmekte fayda var...
nasil ki penisinize dokunulmasindan rahatsiz oldugunuz anlar varsa (mesela bosalma sonrasinda) kadinlarin da klitorise dokunulmasinin cok rahatsiz edici oldugu durumlar/zamanlar vardir. bu, kadindan kadina degisebilir.
kimi on sevismenin hemen basindan itibaren klitoris uyarimina ihtiyac duyar, kimi iyice bir alevlenme yasana kadar dokunulmasindan rahatsiz olur/konsantrasyonu dagilir.

ama bu konuda aklimda kalanlar beni yaniltmiyorsa, genel tercih ikincisi gibidir.
bu bakimdan, klitoris uyarimini goguslere yapilan uyarima benzetiyorum ben... gogus ucu da son derece duyarli bir bolgedir mesela. hatta o kadar duyarlidir ki, hicbir cinsel uyarim yokken hafifce dokunulmasi belli bir rahatsizlik yaratabilir.
ote yandan, (cinsel uyarim baslayali belli bir sure olmussa) o cinsel uyarimi kat be kat guclendirebilecek uyarilara da hazir hale gelir sonradan. ornegin goguslere dogru zamanda yapilan uyariminlarin etkisi, direkt olarak vajinanin icinde hissedilir ve kasilmalar (henuz cinsel iliski baslamamisken bile) net bir sekilde baslar (pelvik kaslardan bahsediyorum. internetten "kegel egzersizleri" olarak bilgisini alip, duzenli calismayla guclendirilebilecek pelvis tabanindan yani)

klitorisin de iste aynen boyle bir durumu olabiliyor onsevisme esnasinda... yani yeterli alevlenme saglanirsa kasilmalari tetikleyip/guclendirip onsevismenin son asamasini tamamlama gibi bir etkisi olabiliyor.

bir takim genel gercekler var;
-klitoris uyarimi, sadece bir uyarimdir. kisinin bedenini sekse hazirlayabilir ama asla vajinal (sahici) bir orgazm yasatamaz.
-klitoris kisinin sekse bakis acisiyla ve sinirlariyla cok alakalidir. kimi icin vazgecilmezdir, kimine gore "olmasa da olur"
-cogunlukla (kafama gore genellemeye gidiyorum) onsevisme baslangicindan itibaren, belli bir sure sonra uyarima baslanip orgazma kadar uyarilabilir seks devam ederken.

kadinlarin yapisiyla ilgili oldugu kadar, tecrubesiyle de ilgili bir durumdur bu. suphesiz ki bununla ilgili olarak sevistiginiz kadinin kendini ve bedenini iyi tanimasi lazimdir...
tanimalidir ki; sizi yonlendirebilsin.
veya sizin birlikte bir arayis surecine girmeniz lazimdir. bunun da temel kosulu saglikli bir iletisim ve konusmaktir...

seks esnasinda konusmak da tabusal bir hadise aslinda kadinlar icin. ama bu bence surekli birlikte olan (evli, birlikte yasayan vs) partnerler icin kolaylikla asilabilecek ve asilmasi da cok gerekli olan bisey...

klitoris, gelismemis bir erkek penisi karakterindedir. cinsel ilski esnasinda 2-3 katina kadar siser ve kizarir (kan hucumundan dolayi)
fakat puf noktasi ve genel gecer gercek su ki, kisi -yani kadin- orgazmindan sonra tipki penis gibi kuculur, hassaslasir ve geriye cekilir. gercekten orgazm olan bir kadin sonrasinda bir sure (sayet erkek devam ediyorsa) klitoris uyarimi istemez. cok rahatsiz edicidir o dakikalarda... (multiple orgasm gibi istisnai durumlari es geciyorum)

kadin sunneti evet...
korkunc bisey ama size cok da enteresan bir yonunu soyliyeyim;

bu vahsetin uygulandigi afrika ulkelerinde, gercek (vajinal) orgazm oranlari, bizimkinden daha yuksek :)
yani adamlar kadini keserek sakatlamaya calisirken, aslinda bilmeden kadinligina hizmet ediyorlar. (ha tabii ki bu isin "enteresan" kismi... yoksa bu islemin ne kadar ilkel ve vahsi kosullarda yapildigini, nasil pek cok kizin olumune sebep oldugunu, nasil bir trajedi ve vahset oldugunu gayet iyi biliyorum ve asla tasvip etmiyorum)
yani evet; aslinda kadin dogasinda klitoris, bir "vazgecilmez" degildir. olmasa da olur... belki biraz daha "gec" olur ama olur...

...

klitoris hakkinda tezler muhtelif.. ben sahsen onun "gelismemis bir pipi" oldugu tezine katiliyorum. klitoris bana gore, cinsel kapilari acilmamis (orgazm olmayan) kadinlarda kadini nevrotik, bunalimli, (cok derinde) erkeksi yapan bir enerji veriyor. bana gore toplum kadinlarimizin cogu bu yuzden mutsuz. dusunsenize; devamli erekte oluyorsunuz fakat asla bosalma (orgazm) olmuyorsunuz.. bunun aylarca; yillarca surdugunu dusunun...

fakat cinsel uyanisi yasayabilmis kadinlarda ise yukaridaki zehirsi nitelikler, panzehire donuyor. yani isin sonunda "gercek" bir orgazm varsa, klitoris misyonunu tamamlayip inine cekiliyor (bir anlamda asilmis oluyor)
ve bence kadini kadin yapan da, klitoris cikmazinin altinda ezilip durmak degil, onun ustune basarak yukselebilmektir...

....

yukaridaki yaziyi genel gecer bir cercevede tutmak istedim. tabii ki kadin cinselligi neredeyse sinirsiz bir alandir, acildikca acilabilir...

mesela bir kadin kendi bedenini cok iyi taniyabilirse, bir takim puf noktalari kesefedebilir/arastirabilirse, tabulari filan umursamamayi basarip icine sindirerek bu surecte yol alabilirse, cinsel anlamda gelisiminin sonu olmaz.
yani ileri asamalarda; vajinal orgazmi yasamak icin sekse; hatta cok fazla uyarima bile ihtiyac duymamaktan bahsediyorum...
tantrik bir hadisedir bu; "ugrasirim, vaktim var, sevdicegim var" diyene kapilari aciktir.

ama bu cok, cok ileri bir asamadir su anki genel gerceklerimiz goz onune alindiginda tabii ki...

.


View My Stats