31 Mart 2008 Pazartesi

kadın orgazmının bilinmez yolları

kadın orgazmı bir bilinmezlik değildir. ilk evvela anahtar cümleyi tekrarlayalım;

orgazm öğrenilebilen bir reflekstir, tıpkı bisiklete binmek gibi.

ilk seksinde orgazm olmaya başlayan ve doğal olarak müteakip sekslerinde de orgazm olan kadınlar vardır (sayıları yüksek olmamak kaydıyla)
velakin orgazm, çoğu kadında (teker teker hatırlamadığım çoğu kaynağa göre %90-95 oranlarında) öğrenilememiş bir reflekstir.

her kafadan bi ses çıkıyor; neredeyse tüm erkek bilim adamları ve orgazm ol(a)mamış kadın bilim insanları diyor ki "vajinal orgazm diye bişey yok, debelenmeyin"
buna karşın kuvvetli bir söylenti var "olanın" çatır çatır vajinal orgazm yaşadığıyla ilgili...

iletişimsizlik sanırım şurdan kaynaklanıyor; orgazm refleksini ilk seksinde yaşamaya başlamış kadınlar için durum gayet normal. onlar üstünde bile durmuyor bu tartışmaların... öyle ya, onlar anlayamıyorlar "nasıl" olup da orgazm olunmayacağını...

bu refleksi keşfetmemiş kadınlar da "nasıl" olunacağını öngöremiyorlar. tanımsız ve bilinmez bir boşluk onlar için bu kelimenin karşılığı...

"sonradan" orgazm refleksini edinmiş kadınlarla ilgili çok fazla duyduğum bişey mesela; aldatma hikayeleri...
kadın kocasıyla yıllar boyu gayet "normal" sandığı orgazmsız seksleri yaşıyor. daha sonra ya kendini aldatan kocaya nispet olsun diye, yahut karşı koyamadığı bir çekimin esiri olarak gidip bir başkasıyla birlikte oluyor. ve bilin bakalım ne oluyor?

bingo!

evet orgazm olamama (anorgazmi) durumu çoğu zaman zihinde düğümlü bir takım süreçler yüzünden yaşanamıyor. zihnin ezberini bozmaya yeltenilen anda (aldatma, karşı konulamaz bir "yasak" ilişki, vibratör deneyimi, vs...) ister istemez zincirler kopuyor ve kadın ömründe ilk kez olarak orgazm oluyor...

o kadar sık duyduğum bir hikaye ki bu...

sanırım çoğu zaman bu tip sürecin sonunda "sonradan" orgazm refleksi (biraz da tesadüfi olarak) kazanıldığı için hiçbir kadın çıkıp da bunları anlatma gibi bir olaya girmiyor...
yalan yanlış bir "klitoris orgazmı" geyiği dönüp duruyor böylece...

önceki bir yazımda belirttiğim gibi, tekrarlıyorum; klitorisin asla bir orgazm süreci yoktur-olamaz...

orgazm denen şey tektir ve o sürtünmeyle, bastırmayla, okşamayla yaşanamaz.
onun tek anahtarı vajinadadır (g noktası)

25 Mart 2008 Salı

dildo mu vibratör mü?

karıştıranlar için hemen hatırlatma; vibratör pille/elektrikle çalışır ve titrer.
dildo titreyen bişey değildir, bazı sebezelerle -:)- yahut eşyalarla da işlevsel olarak ortaklık taşır.

ilk orgazmınızı henüz yaşamadıysanız, dildoyla yahut benzer şeylerle başarılı olmanız biraz zor olabilir. çünkü orgazm yaklaşırken elleriniz ve ayaklarınız kasılmaya başlar ve dolayısıyla dildo işlevli kullandığınız şeye o ana kadar elinizle vermiş olduığunuz titreşim fonksiyonunu verememeye başlarsınız,

öte yandan orgazm için uyarımın devam etmesi gerekiyordur, fakat elleriniz önlenemez biçimde kasılmış olduğu için uyarımı devam ettiremezsiniz...

ya kegel egzersizleriyle bacaklarınızı kasarak "içeriden" devam edeceksiniz (ki bu çok zordur) yahut bir adet güzel vibratör edineceksiniz.

orgazm olayını çözmüş; tantra, tao özenen bacılar dildolan devam etsin, vajinal kasları geliştirmek için egzersizlerde toptur, yumurtadır şudur budur kullanılıyor zaten...

10 Mart 2008 Pazartesi

erken boşalma?

Erkeklerin çoğu, sevişme sırasında, daha eşleri doyuma ulaşmadan, hatta yeterince heyecanlanmadan, kendilerinin hızla orgazm oldukları durumları yaşamışlardır. Sevişmenin daha başlangıcında meydana gelen böyle bir erkek orgazmına, erken boşalma denir. Erkeklerin cinsel sorunları arasında en yaygın olanı budur. Bazılarında boşalma, penis daha dölyoluna girmeden bile olabilir. Çoğundaysa, bir iki sürtünmenin ardından hemen orgazm gelir. Teknik anlamda, cinsel birleşme gerçekleşmiştir. Eğer erkeğin orgazmı, penis vajinanın içindeyken olmuşsa, erken boşalmaya rağmen kadın gebe kalacaktır.

Cinsel eylemin hangi aşamasında olursa olsun, boşalma erkeğe belli bir haz verir, zevkli bir gevşeme, rahatlama sağlar. Ama sevişme, heyecanlanma ve cinsel gerilim süresi ne kadar uzunsa, boşalma ve rahatlamayla gelen haz da o kadar büyük olur. Dolayısıyla, erken boşalmanın getireceği fiziksel ve duyusal haz, uzun süreli bir sevişmenin ardından gene orgazmın vereceği hazdan daha az olacaktır. Bunun da ötesinde, birşeyin daha başlamadan bitmesi anlamına gelen böyle bir durum, boşalmadan duyulan hazza mutlaka yetersizlik, başarısızlık ve kaygı duyguları karıştıracaktır. Eşini doyuramamış olmak da erkeğin bu başarısızlık ve kaygı duygularını şiddetlendirecektir.

Erken boşalma, genellikle, ilk cinsel deneylerini hep "aceleyle" yaşamış kişilerde görülür. Bu deneylerin esas amacı, erkeğin cinsel geriliminin fazla gecikmeden giderilmesidir ve kadın da, eğer varsa, sadece bu amaca ulaşmak için kullanılan bir araç durumundadır. İlk gençlik yıllarında erkeklerin genelevlerdeki ilişkileri ya da genel olarak, hiçbirmahremiyet koşulunun bulunmadığı durumlarda aceleyle tamamlanan cinsel birleşme deneyleri, erkeklerde erken boşalmayı bir alışkanlık haline getirebilir. Aynı şekilde, yakalanma korkusu içinde yapılan masturbasyon da, eğer çok sık denenen bir doyum yolu haline gelmişse, cinsel birleşme sırasında erken boşalmanın nedeni olabilir. Erkek yaşantısında çok sık görülen bütün bu deneylerin ortak yanı, yakalanma korkusundan veya herhangi bir başka nedenden ötürü orgazmını aceleye getirmesidir. Cinsel arzunun ilk uyanışıyla boşalma arasındaki süre, kadın erkek arasındaki bedensel ve ruhsal temasın verdiği haz duygusuyla değil, gerginlik, kaygı ve sabırsızlıkla doludur. Erkek bu süreyi kısaltmaya çalışmaktadır; öyle ki, bunun yarattığı koşullanma, onun en küçük uyarılara karşı aşırı ölçüde duyarlılaşmasına neden olduğu için, daha sonra kadınlarla girişeceği cinsel birleşme deneylerinde de erken boşalma kaçınılmaz olacaktır.

Erken boşalmadan yakınan erkeklerin çoğu, merkezi sinir sistemleri aşırı ölçüde duyarlı kişilerdir. Bu durum, çocukluklarında sık sık yataklarını ıslatmalarına neden olmuştur; bundan ötürü cezayla ya da alayla karşılaşmaları, onları ergenlik çağına doğru daha da duyarlı ve kaygılı kişilere dönüştürmüştür. Yapılan araştırmalar erken boşalma sorunundan yakınan erkeklerin genellikle çevrelerinden kopuk kişiler olduğunu ortaya koymuştur. Bu kopukluk ya çok ürkek ve ezik bir kişilikte ya da aşırı ölçüde saldırgan ve iddialı davranışlarda kendini belli etmektedir. Bu tür kişiler, başkalarının kendileri hakkındaki düşünce ve yargılarına hastalık derecesine varan bir önem vermekte ve bu yüzden insanlara karşı sürekli tetikte durmakta, kimseye güvenmemektedir. Çoğu zaman ilk cinsel deneylerini büyük bir gizlilik içinde yürütmüşlerdir. Çünkü çevrenin kendilerini ayıplamasından korkmaktadırlar. Kadınlarla ilk ilişkilerinde de, özellikle fazla değer vermedikleri, bağlanmayacakları kadınları seçmişler ve gerçek doyuma ulaşmaktan çok erkeklik güçlerini kanıtlamayı amaçlamışlardır. Daha sonraları, uzun süreli bir ilişkiye girdiklerinde de, erken boşalmanın ve doyumsuzluğun ilk belirtileriyle karşılaşmışlardır.

Kuşkusuz, bu türden komplekslerden uzak, rahat kişiler de erken boşalma sorunuyla karşılaşabilir. Sırf başka bir eş bulamamaktan ötürü edinilen bir genelev alışkanlığı, oldukça sık görülen bir nedendir. Erkek cinselliği ile kadın cinselliği arasındaki fark da bir etken olabilir, erkekler görsel uyarılardan şiddetle etkilenirler, eşlerinin çıplak bir görüntüsü onlara ilk heyecanı vermeye yeter, bundan sonra gelen bir fiziksel temas, bir sürtünme, onları kolayca orgazma götürebilir. Oysa kadınların heyecanı, çoğu zaman ancak dokunsal uyarıların, bedensel temasın belli bir aşamasında başlar; ve orgazma ulaşmaları için de oldukça uzun bir süre gerekir. Erkeklerin çoğu, küçüklüklerinde çişlerini tutmayı öğrendikleri gibi, yetişkinliklerinde de orgazmlarını geciktirmeyi öğrenirler, ama aşırı heyecanlı, duyarlı ya da düpedüz bilgisiz olanlar bunu başaramayabilir ya da gerek duymayabilirler. Eğer çok köklü psikolojik nedenlerden kaynaklanmıyorsa, erken boşalma basit cinsel terapi teknikleriyle giderilebilecek bir sorundur.

Bu sorunla karşılaşmış çoğu erkek, dikkatlerini başka bir şeye çevirerek, örneğin işlerini düşünerek ya da birden yüze kadar sayarak boşalmayı geciktirmeye çalışırlar. Ama bu, çok etkin bir çözüm değildir; hatta erkekteki kaygıyı arttıracağı için tam ters sonuç verdiği de olur. Dahada önemlisi, bu yöntem, erkeğin kendini bütün varlığıyla cinsel coşkuya teslim etmesini önler; oysa gerçek doyumun temel şartı da budur. Bir başka denenmiş yol da, erkeğin kadına hiç acele etmeden, yumuşakça girmesi ve bir süre hareket etmeden bu durumda kadının üzerinde yatmasıdır. Bu durumda penis, vajina içinde hiç hareketsiz dururken, erkek karnını kadının klitoris bölgesine ağır ağır ama bastırarak sürtebilir. Bu kendi boşalmasını geciktirirken, kadının orgazmını hızlandıracaktır. Bu tür teknikler, boşalmayı geciktirmekle birlikte, erkeğin kendini unutmasını önledikleri ve hep kontrollu davranmasını gerektirdikleri için, cinsel birleşmeden alınan zevki azaltırlar. Bunların hepsinde, erkek, doyurucu bir cinselliğin ana koşulu olan kadınla iletişim ve bütünleşme yerine kendi hareketlerini aşırı ölçüde kontrol edecek, kendisiyle başbaşa kalacaktır. Buna karşılık, kadın eşin de cinsel terapide aktif bir rol alması, terapiyi de sevişmenin bir parçası haline getireceği için alınan sonuçlar daha başarılı olmaktadır.

Masters ve Johnson tarafından geliştirilen ve iki eş arasında uygulanan bir yöntem şudur: herşeyden önce kadınla erkek mutlaka orgazma ulaşma düşüncesini bir yana atarlar. Kadın yatakta sırtını bir yastığa dayayarak oturur. Erkek, başı kadının göğsüne yaslanacak şekilde, kadının bacakları arasına uzanır ve bacaklarını açar. Bundan sonra kadın, dikleşene kadar erkeğin penisiyle oynar. Erkek, boşalmanın yaklaştığını hissettiği an kadına işaret eder. Bunun üzerine kadın, penisin başını kuvvetlice sıkar; bu sıkma dört saniye kadar devam etmelidir. Bu, boşalma dürtüsünün zayıflamasına neden olacaktır. Otuz saniye kadar sonra kadın yine eliyle eşinin penisini uyarmaya başlar. Erkek boşalmak üzere olduğunu haber verince kadın yine sıkma yöntemini uygular. Bu, erkek boşalana kadar 10-15 kez uygulanmalıdır. Erkeğin bundan önce orgazma ulaşmasında bir sakınca yoktur. Çift, bu yöntemle, orgazm olmadan uyarılma süresini uzattıktan sonra, sıra penisin dölyoluna girişine gelir.Bunun için 7-15 günlük bir "sıkma" uygulamasının geçmesi gerekir. Artık kadınla erkek cinsel birleşmeye geçebileceklerdir. Bu, erkeğin sırtüstü yatması ve kadının üste çıkarak penisi içine alması şeklinde olur. Ama bu noktada hiçbir zorlama ve sürtmenin olmaması önemlidir, çünkü amaç erkeğin dölyoluna girme duygusuna yavaş yavaş alışmasıdır. Boşalmanın yaklaştığını anlayınca kadına işaret edecek ve o da gövdesini erkeğin üstünden biraz kaldırarak yine sıkma hareketine geçecektir. Böyle birkaç uygulamadan sonra penisin dölyolu içine hareket ettirilmesi ve sürtme aşamasına geçilebilir.

Masters ve Johnson, on yıllık araştırma dönemi içinde, bu yöntemi uygulayan 186 hastadan 182'sinin olumlu sonuç aldığını bildirmektedir.

kaynak: urban5

9 Mart 2008 Pazar

bir erkek neden boşalamaz?

1- antidepresan kullanımı:
eğer kişi antidepresan haplar kullanıyorsa boşalamaz. mastürbasyon yapmak bile artık saatler sürer, kollar arnold'ınkiler gibi olur.

2- performans kaygısı:
eğer kişi "hmm bu hatun tecrübeli birine benziyor, du bi kendimi göstereyim de hastam olsun" diye düşünürse ve "lan peki ya olmazsa" diye düşünmeye başlarsa işin boku çıkar uzadıkça uzar.

3- kadının tavrı:
penis denilen organ çok duygusal bir organdır. eğer seks sırasında birden harekete geçer ve çok aktif davranmaya başlarsanız; bu tavrınız penisi korkutur. korkmuş penis çok kendini gösteremez. lapa gibi yumuşacık sevişmek zorunda kalırsınız. ha aktif derken, yatın demiyorum, ama birdenbire üzerine atlayıp "hadi hadi hadi" tadında hareket etmeyin diyorum. her şeyin bir zamanı var.

4- kadının hayatındaki erkekler:
eğer daha önceden hayatınıza giren çıkan erkeklerden bahsettiyseniz ve onlardan bir ya da bir kaçını unutamadığınızı düşünüyorsa er kişi, kendinizi bırakmadığınızı, hatta ve hatta sevişirken bile o adamları düşündüğünüzü düşünür. sonrasında sizin onları düşündüğünüzü düşündüğü için sizi başka biriyle düşünmeye başlar. bu da ereksiyon problemleri ve boşalamama sorunları yatar.

5- stres:
evet stres. antidepresan kullanımı gibi, yoğun stres de cinsel hazzı bozar. kafası dolu adam sekse yoğunlaşamaz. fakat her erkek gibi, yanında bir kadın varsa, kendisini seks yapmak zorunda hisseder. hepimiz de biliyoruz ki zorla güzellik olmaz.

6- daha önceden boşalmış olmak:
gene performans kaygısıyla beraber sayılabilirdi aslında. erken boşalma sorunu ile de ilgili. bazı erkekler geç boşalabilmek için kadına gitmeden önce bi posta masturbasyon yaparlar. hiç tasvip etmediğim bir durumdur. git kadının yanında boşal boşalıyosan, sonra da "bu trailer idi, şimdi devamı geliyor" de al gönlünü halbuki.

bütün bunlardan görebildiğimiz gibi, erkek kişi ilaç kullanmıyorsa ve daha önceden boşalmadıysa, kafasıyla ilgili bir problemi vardır. konuşun onunla, rahatlatın onu.

kaynak: urban5

6 Mart 2008 Perşembe

çeşitli sorular - cevaplar

sık sık karşıma çıkan bir toplumsal yaklaşımlardan bazıları,

mesela kadın orgazmıyla ilgili;
"arada aşk varsa ve iki taraf da birbirini birer arzu nesnesi olarak görüyorsa kendiliğinden ulaşılacağını düşünüyorum. ulaşılmaması için herhangi bir sebep göremiyorum." deniyor..

açıkçası ben görüyorum. kadınların çok büyük bir çoğunluğu vajinal bir orgazmı hiç bilmeden yaşayıp ölüyorlarsa açıkça ulaşılamıyor demektir. aşık olmayan bir toplum değiliz. sevdiğini mutlu etmek için gayretsiz bir toplum olduğumuzu da sanmıyorum. ama tablo ortada değil mi? "aşk yeter, gerisi kendiliğinden gelir" diyorsunuz.

gerisinin kendiliğinden gelmediğini tecrube etmiş milyonlarca kadından da anlayabileceğimiz gibi; hayır gelmiyor. sırf aşkla bazı kapılar kırılmıyor...

ha neden böyle?
evvel yazılarımdan birinde belirtmiştim,
"...ancak kadının bir erkekle beraberken orgazm olabilmesi için 3 faktöre ihtiyaç var.

ikna olmuş bir zihin + ikna olmuş bir kalp + ikna olmuş bir beden = orgazm

kalbi ikna etmek için flört dönemi vardır. erkek kadının kalbini ısıtır, aşk harlanır. bedeni ikna etmek için önsevişme vardır. erkek kadını dakikalarca, hatta bazen saatlerce uyarır ve sekse hazır hale getirir. ama çok önemli bir eksik kalır; zihin! BİR KADININ ZİHNİNİ BİR ERKEĞİN TEMİZLEMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. kadının zihinsel takıntıları varoldukça orgazm olamaması çok doğaldır.

nedir o zihinsel takıntılar? çocukluğumuzdan beri bize "ört kızım", "bacağını kapa kızım", "elini tutturma kızım", "aman kendini kullandırma kızım" diyen toplumdur, ailedir... bu ataerkil sistemdir. ne kadar "modern" bir ailede yetişmiş olursak olalım, bu toplum şartlandırmalarını atamayız zihnimizden.

belki soyunur yatağa gireriz, bacaklarımızı açar ve seks yaparız. ama (çok derinden) bir erkeğe asla TAM OLARAK TESLİM OLMAMAK belletilmiştir bize. belki seks yaparız, ama asla kendimizi gerçekten, bütünüyle "teslim" edemeyiz bir erkeğe..

ve teslimiyet yoksa, orgazm yoktur."


orgazm kadında "ÖĞRENİLEN" bir reflekstir. kadının öğrenememesi (erkeğin öğretememesi?) döne dura söylenen o "doğallık" süreci üstüne vurulan toplumsal ketler sonucunda ortaya çıkmıştır zaten. doğal olmayan ve aşılması gereken şey anorgazmidir (anorgazmi=orgazm olamama durumunun tıbbi adı)

"seksoloji der ki; birinci siraya orgazmi koyma ve kendin koyuyorsan da baskalari icin zorlantili sekilde yapma, once zevk almaya ve cinselligini doyum verecek bicimde yasamaya bak"

bunu anlıyorum. bilim böyle yaklaşıyor konuya, bunu da anlıyorum. ama ben derim ki;

orgazm refleksini kazanmış bir kadının zaten böyle bir sorunu olmaz. orgazm refleksini kazanmamış ve eşiyle ilişkisinde bunun baskısını hisseden-hissettiren kadın için de, hiç böyle sıkıntılara şeylere gerek yok bence. alır güzel bir vibratör, 1-2 denemede çözer atar zaten, orgazm neymiş ne değilmiş.

eşiyle sevişirken de artık bedenini tanımış olduğu için hiçbir sıkıntı çıkmaz. çişini tutmasına yarayan kasını rahat bırakması gerektiğini, çiş hissinin biraz zaman sonunda yokolacağını, kasılmaların başlayacağını, mütakiben zevkin yükseleceğini ve en sonunda yay gibi gerilip tamamen kontrolü yitirerek orgazm olacağını biliyordur artık bedeni de zihni de... öğrenilen bir refleks olduğunu ve bi kez öğrenildiğinde (tıpkı bisiklete binmek gibi) artık unutulmayacağını...

"... fizyolojik bir bozukluk veya bunu engelleyebilecek bilissel surec yasanmiyorsa, sevişmenin devaminda orgazm gelecektir zaten... değil mi?"

bir erkekle kadının seks eyleminden bahsederken "orgazm ...devamında gelecektir" gibi bi cümle kurulamaz bana göre.
un vardır, şeker vardır, yağ vardır ama kadın cinselliği söz konusuysa; tüm malzemenin hazır olması asla bir helvayı garantilemez.

eğri oturup doğru konuşalım; garantilemiyor işte... dağ gibi adama aşıksınızdır, seksüel olarak çok sağlıklıdır, siz de sağlıklısınızdır, arzu vardır, aşk vardır ama gerçekten 8-10 saniyeliğine şaftınızı kaydıracak gerçek bir orgazm yoktur...

yukarıda bahsettim, doğar doğmaz başlayan zihinsel koşullanmalar, ört kızım'lar, gösterme kızım'lar, elletme kızım'lar;bir erkekten daima kendimizi "sakınmak"la ilgili yapılan tüm telkinler yüzünden yaşanamaz orgazm. bu, sadece ERKEK OLGUSU'na karşı çok derinine "güvensizlik" çakılmış kadınların (yani aşağı yukarı hepimizin, tüm türk kadınlarının) başına gelen bişey.

bu mesnetsiz ve gereksiz güvensizlik hissini oradan söküp atmanın da en pratik yolu da, orgazm refleksini kendi kendine keşfetmektir bana göre..."erkek" ve "vajina" kavramlarını birlikte kapsayan bu güvensizlik hissinin içinden "erkek" olgusunu çıkarıp aldığınızda (yani tek başınıza bir orgazma yeltendiğinizde) açıklıkla şimdiye kadar olanlarla ve olmayanlarla yüzleşir benliğiniz..

tekrarlıyorum; bisiklete binmek gibidir. bedeniniz bi kere o refleksi kazandı mı, iş bitmiştir zaten...

2 Mart 2008 Pazar

g noktası: her kadında mı, "şanslı azınlık"ta mı var?

erkek dunyasinin buyuk korkusu g noktasi... hakli bir varolus mucadelesi onlar icin bilincaltlarinda bu, "ya bulamazsam, ya uyandiramazsam"
ne var ki korkmanin yahut inkarin duruma faydasi yok,

butun ciddi ve tarafsiz biliminsanlarinca kabul edilen bisey su ki; erkekteki prostat bezinin karsiligi kadinda g noktasidir.
tipki penisin karsiliginin (gelismemis bbir pipi olan) klitoris olmasi gibi...
ahacik surdan da fotograflarina bakin;
http://www.drgspot.net/

g noktasi, bazi insanlarin 6 parmakli olmasi gibi bisey degildir, modifikasyon, aksesuar degildir;
her kadindaki standart donanimdir
(daha nasil ifade edeyim bilemedim :))

aslında sadece "bazı kadınlar"da g noktası olduğunu savunan yuzlerce haber, dahasi binlerce "bilimsel" makale bulabilirsiniz internette. cok normal...
erkek bilimin erkek verileri bunlar.

bilimin de boyle "taraf" olabilecegini bilmezden once, bi kadin profesorun bir makalesini okumustum bir hevesle. 11-12 sayfalik bir makale idi. bu konularda yazilmisti.
yazinin sonunda buyuk hayal kirikligi yasadim. cunku "kadin" profesor ustu kapali olarak sunu soyluyordu;
"g noktasi diye bisey yoktur.... ama aslinda olabilir de"
"kadin fizyolojisi cok karmasiktir. bazi seyler kadindan kadina degisebilir"

"kadin fizyolojisi karisiktir" demis ya! inanamamistim; bunları bir "kadin" soyluyordu!
senin "bilim insanı" olarak misyonun o karışıklığı çözmek ve anlatmak zaten!

uzmantv.com diye bir sitede bazi kayitlar yayinlaniyor. bunlardan biri de uzman psikolog ayse hanim'in konusma kayitlari.
bazi seylerden bahsediyor... seks, orgazm, iliskiler, klitoris, vajina vs...

ayse abla benim gozumun icine baka baka anlatiyor;
mesela; "g noktasi diye bişey; vajinal uyarım ve orgazm diye bişey yok"muş... "bazen seks, önsevişmesiz de olabilir"miş... "erkeklerin orgazm taklidini anlaması çok zor"muş... vs vs...

elimi belime koyuyor ve suzulerek "hahayt" diye bir nara atiyorum bunlara istinaden. ve ekliyorum;

"hanim hanim, senin dunyadan haberin yok"

:)))

tabii bu isin sakasi... ama ayse hanim, ve erkek bilimin verilerini bir papagan gibi tekrarlayan hemcinslerim adina uzuluyorum cidden. umarim bigun bedenlerinin "dogal" gerceklerini yasarlar...

-neden hala "g noktası var mı, yok mu"yu tartışıyor bilim o halde?

amerikayi devamli yeniden kesfetmeye calisiyorlar cunku bence.
daha onceden zaten (laboratuvar ortaminda) "kanitlanmis" bilimsel olarak tetkik ve tespit edilmis bazi gerceklere, (kendileri yasayamadiklari icin) inanmayi reddeden ve onun varligina dair teorileri curutmeye calisan bilimadamlarinin basinin altindan cikiyor bunlar.

bu egilim maalesef sirf bilim adamlarinda degil, her nevi "adam"da var.

erkeklerin bu fikre ikna olmasi cidden zor, cunku bu durumda su ana kadar yasadiklari tum bir cinsel mazi cokecek... tum "ozel" anilari anlamini kaybedecek...
tum erkeklik egosunu, hayatina girmis kadinlarin "taklit"leri ustune, sanal bi sekilde yukselltigi gercegiyle yuzlesecek.
bu kolay bisey degil... "ben erkegim" duygusunu tasimak, ama bir anda belki de omru boyunca (bir kadina) erkekligini anlamli kilacak tek bir tecrube bile yasatamamis olduguyla yuzlesmek...
kolay degil, hersey sifira doner o zaman. bunu kolay kolay hicbir erkek kabul edemez.

bir erkege de -tipki kadin gibi- seksin "ogrenilen" bisey oldugunu; ogrenmeden, kendiliginden yapiverdigi seylerin aslinda "gercek" bir seksle pek de alakali olmadigini,
evet, elinin altindaki bedenin bir uzay araci oldugunu, ve "farkindalik" olmadan onunla ancak bakkala gidebilecegini...anlatmak zordur.
cok zor...

reddeder, inkar eder. "yapiyorum ben iste bal gibi" der, "bunlar dogru olsa bile ben dogal bir yetenegim bu konuda" der. her erkek bu konuda kendini esi bulunmaz inci tanesi zanneder :)

kadin profesor, ayse abla ve digerleri...

sahsi fikrimdir; kendilerinin gercek bir masturbasyon deneyimi yasadigina (yani bir vibrator kullanmayi denediklerine... yahut yeterince denediklerine) inanmiyorum bir kadin olarak.

kadinlar icin (bilim kadini olsalar dahi) vajina ici tabudur. oranin cinsel uzuv oldugunu bilir ama algilayamaz; orasini ic organ gibi hisseder.
nasil kendi kendine ameliyat yapmaya kalkmiyorsa, vajinasinin icine kendi kendine dokunmayi da tasavvur edemez pek cogu (etrafimda 40-50 yasina gelmesine ragmen vajinasina dokunamadigi icin hic tampon filan kullanmamis kadinlar var... sizin de etrafinizda vardir... cok var)
"erkek penisi"nden baska sey tanimamistir vajinalari. onunla da zevki "ogrenemedigi" icin yalan yanlis bisey anlar seksten.. tum dunyayi, seks denen seyi kendi kisisel ufkundan ibaret zannetmeye baslar..

cok dogal bi surec...

bu aldanisin sizi yaniltmasina müsaade etmeyin lütfen...

"G noktasını uyandırmak" nedir?

G noktası lokasyonunun teknik tarifini bilirsiniz?

g noktası aşağı yukarı vajinanın 5 cm kadar içinde ve saat 12 yönündedir. yani vajina kanaliyla, idrar kesesi arasindan kalir (hatta kadinlarin cogunun cisi tutunca yasadigi guzel his/kamasma da bu yuzdendir. sisen idrar torbasi, g nktasina "abanir" ve kadin zevk alir. hamilelikte de durum benzerdir. kadinin g noktasi uzerindeki basinc 7/24 cok oldugu icin, hamilelerin canı devamli seks yapmak ister. cok dogal surecler bunlar...)

g noktasi, asagi yukari seksten zevk almayan her kadinda "uyuyan" bir noktadir. ancak hamilelik gecirmis yahut cisteki kerameti kesfetmis kadinlarda, bi "acaba" olabilir... onun ustune gidilsindir....

"uyuyan" diyorum bakin; g noktasını adres tarifi gibi sormaniza bile gerek yok, google dan "g spot" yazdiginizda tum resimler çikar... ama uykudur buradaki sorun, lokasyon degil...
kasa sifreleri var ya, onlari kirmaya benzeyebilir bu uykuyu bozma surecinde yasananlar... durmadan denemek, usanmadan, sevgiyle ugrasmak lazimdir...

kadinin cinsel ufkuna, bu kesfi ne derece yuksek bir motivasyonla istedigine, size karsi besledigi gercek hislere filan baglidir kirilma...

2 gunde de olabilir; 2 ay da surebilir... tamamen size / kadina bagli orasi... kendinizi birbirinizin kollarina ne derece buyuk bir askla teslim ederseniz, o kadar kolay olabilir...
bakin "teslim etmek" dedim; onemli bir nokta... kadin size teslim olmazsa bu is olmaz.. yani muhakkak arada guven ortami yaratmali ve onu incitmeyeceginizi hissettirmelisiniz...
ki size cok kiymetli bedenini severek teslim edebilsin ve butun kapilarini yavas yavas acsin....

cenneti varedebilecek bir zevktir, ama "ogrenilmesi" sarttir... kadin g noktasindan (yani vajinasindan) zevk almayi bilmezse, hep eksik, yarim, nevrotik bir varolus icine hapsolur...

ilk kirilma sonrasi is cok kolaylasir, kapi bi kere acilmistir cunku artik. bundan sonra cok daha kolay/gercek bir uyarim yasamaya baslacak kadin seks oncesi/esnasinda...

orgazm butonu degildir; dogru duzgun on sevismeden 2 dakika uyarip kadini sekse hazirlayabileceginiz bir alan olarak bakmayin;
g noktasinin, misyonunu yerine getirebilmesi icin bile kadinin 10-15-20 (belki daha fazla) dakikadir uyariliyor olmasi sarttir.

...

kolay oldugunu iddia etmiyorum; zor bir surec, fakat "ask" denen sey bu ise yariyor iste!:)

insanlar asik olduklarindan -gercekten- ne yapacalarini sasirirlar... saskin, telasli, sevincli oradan oraya kosustururlar... iliskide de maalesef bu durum (cicim aylari) pek surmez ve yukarida bahsettigim etkilere (uykusuzluk, pır pır ruh hali, midede uçuşan kelebekler, enerji patlaması, vs) sebep olan cinsel tansiyon bedende kaldikca; kosner ve zehirlesir...

artik "sabirsizca" olanlar gorusmeler degil kavgalardir bir süre sonra... sen ben tartismasi alip yurur... ilişkilerin makus talihi yani...

tamamen sevisememekten boyle bunlar :)

atamadiklari cinsel enerji yuzunden birbirlerini yiyorlar... iste bu enerji bu kadar kuvvetlidir...
yazilarimi okurken "offf" dediginiz seyleri, buyuk bir askla ve memnuniyetle yaptirmasidir askin kerameti :)))

ek malumat örnekleri:



vajinal orgazm gerçeği: g noktası

Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.

.


View My Stats